Evde sessiz bir şekilde kendi köşeme çekilmiştim. Bu eve bir daha gireceğimi hiç düşünmemiştim. Boş boş etrafı izlerken mezarlıkta gördüğüm gerçek miydi yoksa aklımın bana bir oyunu muydu bir türlü çözemiyordum. İkinci kez oraya baktığımda yok olmuştu bir anda. Orda gördüğüm gerçekten Hyun Shik (abisi) ise olaylar gittikçe garipleşiyordu. Burdaysa eğer annemi biliyor olmalıydı. Onun mezarında beni gördüğünde ise en aptal insan bile bir bağımız olduğunu anlardı ki zaten Kore'de annemin öldüğü haberi yayılmıştı.
Oflayarak başımı arkaya attım. Ev oldukça kalabalıktı. Tanıdığım tanımadığım bir sürü insan vardı. Tanıdığım insanlara rağmen kendimi bu ortama çok yabancı hissediyordum. Kıyafetimin çekiştirilmesiyle düşüncelerden sıyrıldım.
-Abla annem gelmeyecek mi?
Küçük kardeşim yanımdaydı. Korkuyla bana bakıyordu. Gözleri dolu doluydu. Etrafta onu gören insanlar vahlamaya başlamışken sessice ayağa kalkıp onu kucağıma aldım. Yedi yaşına yeni girmişti. Hızlı adımlarla üst kata çıktığımda ezbere bildiğim odaya girdim. Diğer kardeşim de odadaydı.
Beni gördüğünde gözleri şaşkınlıkla büyürken yataktan inip yanıma geldi. Onunla çok anlaşamazdık. Ama kötü davrandığım da söylenemezdi. Birden bana sarıldığında afallamıştım. Ama sarılması uzun sürmemişti. Kucağımdan küçüğü de indirdiğimde ikisi de bana bakıyordu. Sanki annem ölmedi desem hemen inanacak gibi bakıyorlardı.
-Abla.
-Hm?
-Annemi bi daha göremeyeceğiz.
Soru sorar gibiydi. Yavaşça duvarın kenarına çöktüm.
-Maalesef.
Onlar da gelip yanıma oturdular. Ağlıyorlardı. Normal olan da buydu zaten. Onlara ağlamayın diyecek halim yoktu. Şimdi ağlamazlarsa bi daha ne zaman ağlayacaklardı ki. Ağlamak için bundan daha geçerli bir sebep var mıydı?
-Ama ben annemi çok özledim.
Küçük kardeşim bana sarıldığında ben de ona sarıldım. Hayata hoşgeldiniz. Onların acıları da başlamıştı. Ben babasız büyümüştüm onlar da annesiz büyüyecekti. Ama benden daha çok acı çekeceklerdi. Çünkü ben babamı hiç tanımamıştım. Onlar kendilerini büyüten annelerini kaybetmişti.
Onların ağlaması her geçen dakika beni daha çok zorlarken sonunda ben de sessiz bir şekilde gözyaşı dökmeye başlamıştım. Üzüldüğüm annem değildi artık. Üzülmem için başka bir neden ortaya çıkmıştı. Mustafa bey ne kadar iyi bakarsa baksın annelerinin eksikliğini hep yaşayacaklardı.
_____________________
2 gün sonra:Kucağımda uyuyan küçük kardeşimi yatağına yatırdım. Burda ikinci günümdü. Sadece akrabalar kalmıştı evde. Ben de yarın dönüyordum. Biletim çoktan alınmıştı.
-Abla yarın gidecek misin?
-Evet. Ama fırsat buldukça geleceğim. Siz de gelebilirsin yanıma.
-Yine eskisi gibi olacağız yani.
Söylediği şeyi duymazdan gelip başka bir konu açtım.
-Sen ne zaman yemek yemeyi düşünüyorsun. Geldiğimden beri yemek yediğini görmedim.
Omuzlarını umursamazca silkti.
-Canım istemiyor. Eskisi gibi mi olacağız?
Yatağın kenarına çökerken yüzüne baktım.
-Eskisi olabilsek keşke. Ama bundan sonra eskisi gibi olamayacağız.
Başını önüne eğdiğinde derin bir nefes aldım. Zeki bir çocuktu ne söylemek istediğimi anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LYRA
FanficBir oyun oynadığınızı düşünün. Başlangıcı güzel ama devamı berbat. O oyundan sıkıldığınızı hayal edin. Ölesiye nefret ettiğinizi. Ne yapardınız? Oynamayı mı bırakırdınız? Ya da fırlatıp atar mıydınız? Bunaldığınızda yeter deyip başından kalkardınız...