Kapımın tıklanmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Kapının açılma sesi geldiğinde bitkince arkamı döndüm. Kızların hepsi gelmişti. Hepsi de endişeli görünüyordu. Onları umursamadan yeniden önüme döndüm. Üşümeye başlamıştım. Ama onu da umursamıyordum. Dışarıdaki karanlığa bakarak yavaş yavaş ağlamaya devam ediyordum.
-Min-a sorun neyse bizimle paylaşmak ister misin?
-Yalnız kalmak istiyorum.
İnsanlar neden anlamıyordu. Eğer biri sizden uzaklaşıyorsa yalnız kalmak istiyordur. Zaten içimdeki acı bana yeterdi. Bir de sorulara ayıracak bir enerjim yoktu.
-İyi görünmüyorsun. Bizi endişelendirdin.
Bakışlarımı onlara çevirip boş bakan gözlerimle hepsinin yüzünü inceledim. Evet Yo Ra bile endişeli görünüyordu.
-İyiyim ben. Sadece yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Dizlerimi kendime çekip başımı dizlerime yasladım. Şu an alıştığım yalnızlığıma ihtiyacım vardı kendimi toparlayabilmek için. Beni toplayabilecek tek kişi kendim olduğunda çok daha hızlı toparlanıyordum.
Kızlar odadan çıktıklarında gözlerimi kapattım. Selim'in o yüzü aklımdan çıkmıyordu. Beni öylece bırakan biri için bu denli üzülmem normal miydi? Aptalın önde gideni olduğum için kesinlikle normaldi. Yarın gider sevgilisinin kucağında tesellisini bulurdu.
Bütün vücudum yorgunluktan adeta isyan ediyordu. Uyku bastırıyordu. Ama benim kalkıp yatağa yatacak en ufak bir enerji kırıntım kalmamıştı. Uyursam biraz olsun geçerdi. Rahatlardım. En azından şu ağlamam dururdu. Ayaklarımı yeniden uzatıp başımı arkaya attım. Biraz kayıp başımı yatağa yasladım. Gözlerim kapanırken hâlâ akan yaşları durdurabilmiş değildim.
_________________Titreyerek uykumdan uyandığımda bir süre boş boş etrafa bakındım. Yüzüm sızlıyordu. Kemiklerim donmuş gibiydi. Gün yeni aydınlanıyordu. Yavaşça ayağa kalktığımda titremem hâlâ durmamıştı. Yatağın üzerindeki örtüyü üstüme sarıp yatağa oturdum. Yaşadıklarım rüya mıydı gerçek miydi bütün algılarım bozulmuştu.
Titremem biraz azaldığında yataktan kalktım. Örtüyle birlikte odamdan çıktım. Banyoya geçtiğimde tereddütle aynaya baktım. Göz altlarım morarmıştı. Dudağımın kenarı uçuklamıştı. Dudağımın ve burnumun derileri hafifçe soyulmuştu. Yüzüm çökmüştü.
Üşüsem de üstümdekileri çıkartıp sıcak bir banyo yaptım. Havlumla banyodan çıktığımda yeni uyandığı her halinden belli olan Bo Ram ile karşılaştık.
-Günaydın.
Yanından geçerken kısık bir sesle konuştum.
-Günaydın.
Odama girerken yeniden konuştu.
-Unni her şeyi kendin üstlenmek zorunda değilsin. Acılarını paylaşırsan daha çabuk üstesinden gelirsin.
Ona döndüm. Yüzümde hafif bir tebessümle karşılık verdim.
-Benim öğrendiğim acılarla yüzleşme yöntemi bu. Alıştığım için sandığın kadar zor değil.
Derin bir nefes çekip odama girdim. Kısa sürede üstümü giyinip odamdan çıktım. Ses çıkartamamaya özen göstererek aşağıya indim. Mutfağa geçip buzdolabına baktım bir süre ama yemeye değer bir şey bulamadım. Mutfak masasının üzerinde gördüğüm kitapla yemeği boş verip masaya oturup kitabı elime aldım.
Üzerinde isim yoktu. İçinde ayraç da yoktu. Sürekli düşünmenin önüne geçebilecek şeylerden biri de kitap okumaktı benim için. Sanırım bu kitabı bulmam benim için bir işaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LYRA
FanfictionBir oyun oynadığınızı düşünün. Başlangıcı güzel ama devamı berbat. O oyundan sıkıldığınızı hayal edin. Ölesiye nefret ettiğinizi. Ne yapardınız? Oynamayı mı bırakırdınız? Ya da fırlatıp atar mıydınız? Bunaldığınızda yeter deyip başından kalkardınız...