Elimdeki çerçeveyi masaya koyup sakince kalktım.
-Gerçekten tehlikeli biri olsa bir çerçevenin arkasına saklanmazdı. Ayrıca belki gerçekten arkadaşımdır.
Kapıya giderken Yo Ra alayla güldü.
-Gülmekten aciz duygusuz birinin arkadaşı olma ihtimali o kadar da yüksek gelmiyor bana.
-Fikrini sormadım.
Kapıya ulaştığımda menajer arkamdan gelmişti. Kameraya bakmadan pat diye kapıyı açtığımda menajer arkama saklanmıştı. Görünürde kimse yoktu. Dışarıya bakmak için başımı kapıdan uzattım. Ama gerçekten kimse yoktu. Kaşlarım çatık bir şekilde menajer'e döndüm.
-Kimse yok, birini gördüğünüze emin misiniz?
-Evet gördüm. Kapşonlu bir adam vardı? İngilizce konuştu. Senin arkadaşın olduğunu söyledi.
-Evet beni ziyaret edebilecek ve Kore'de ingilizce konuşmayı tercih edecek iki tane arkadaşım var. Wang ve Selim. Ama ikisinin de Kore'de olduğunu sanmıyorum.
-Yanlış görmüş olamam Min-a. Ben gerçekten gördüm.
Kapıyı kapatırken omuzlarımı silktim.
-Boşverin. İçeri geçelim mi?
Elini yüzünün önünde git der gibi salladığında onu orada bırakıp içeri geçtim. Koltuklara geçmişlerdi. Cheol Sun ve Hae Young yine dip dibe oturmuşlardı. Sevgili olduklarını öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Bunu ne zamana kadar devam ettireceklerini merak da ediyordum. Buraya gelebilmek için bütün grubu arkasından sürüklemişti yine. Ne zaman özel bir gün olsa burda bitiyorlardı.
Yemek masasının üzerinden hediyelerimi aldım. Odama çıkarken Bo Ram hızlıca yanıma geldi.
-Unni gerçekten o çerçeveyi atmayacak mısın?
Merdivenleri çıkmaya devam ederken cevap verdim.
-Güzel görünüyor atarsam yazık olur.
-Gerçekten garipsin.
Konuşurken odamın kapısına kadar gelmiştik.
-Kapıyı benim için açar mısın?
-Tabiki.
Kapıyı hızlıca açıp içeriye girip benim için kapıyı tuttu. Kolumla ışığı açıp elimdekileri masaya koydum. Çerçeveyi tekrar elime alıp etrafa bakındım. Nereye koymalıydım. Gözüme boş gelen komodinle gülümsedim. İşte yerini bulmuştum. Büyük adımlarla yatağıma gidip oturdum. Çerçeveyi yerleştirip kamerayı açtım. Saçımı düzelttikten sonra çerçevenin görüneceği bir şekilde resim çekip telefonu kilitledim.
Yatmadan önce sosyal medya hesabıma koyardım. Bo Ram odanın duvarlarını inceliyordu.
-Unni bunları sen mi çizdin?
Başımı olumlu mânâda salladım.
-Güzel görünüyor. Çizimin gerçekten iyi olmalı.
Yataktan kalkıp hızlı adımlarla Bo Ram'ın yanına gittim.
-Daha güzelini görmek ister misin?
Şaşkın şaşkın bana bakarken ışığı kapattım. Bir süre sessiz kaldı. Sonrasında ise coşkuyla bağırdı.
-WOAAAH! Unni bu muhteşem keşke benim olsa.
Işığı geri açtığımda gözlerinden kalpler fışkırıyordu resmen. Koluma yapışıp sevimli bir surat ifadesi takındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LYRA
FanficBir oyun oynadığınızı düşünün. Başlangıcı güzel ama devamı berbat. O oyundan sıkıldığınızı hayal edin. Ölesiye nefret ettiğinizi. Ne yapardınız? Oynamayı mı bırakırdınız? Ya da fırlatıp atar mıydınız? Bunaldığınızda yeter deyip başından kalkardınız...