Oturduğum masada rahatsızca kıpırdadım. Basın toplantısı bitmek üzereydi. Çok fazla insan vardı. Basının dışında sinirli fanlar da vardı tabiki. Arkada olsalarda açtıkları koca koca pankartlara benden nasıl nefret ettiklerini yansıtmışlardı.
Diğer üyeler yanımda sahte gülücükler dağıtıyorlardı ben ise somurtmamak için üstün bir çaba harcayarak ifadesiz suratımı yumuşak tutmaya çalışıyordum. Sonunda toplantı bittiğinde üyeler ile birlikte ayağa kalktım. Birlikte arka tarafa geçtiğimizde koltuklara gömülmüşlerdi ben de boşta olan bir koltuğa çöktüm.
-Seni sevmediler.
Ciddi olamazsın gerçekten mi? Demek geçse de içimden sorun çıkmasın diye uzatmadım.
-Fark ettim.
Kısa sürede menajer hızlıca odaya girmişti. Her zamanki gibi gülüyordu.
-Çok güzel oldu. Artık sende bu gruptansın. Nasıl hissediyorsun?
-Rahatsız.
-Anlıyorum zamanla alışırsın.
Beni bırakıp diğer üyelerle ilgilenirken kızların ona yaptıkları tatlı hareketlere bir anlam verememiştim. Benim muhtemelen bebekliğimde bile yapmadığım hareketleri hiç düşünmeden sergiliyorlardı. Karşımdaki aynadan kendime baktım. Gözlerim daha çekikti. Yapılan makyajla onlara benzemiştim. Yine de yüzümde onlara tam benzemeyen bir şey vardı. Ne olduğunu bir türlü bulamasam da onlardan farklıydım. İnsanlar bunu fark ettiklerinde üzerime geleceklerdi farkındaydım.
Telefonumu elime alıp sosyal medyamı kontrol ettim. Çok fazla takipçi gelmişti. Beni merak ediyor olmalılardı. Ama bu şirket tarafından açılan bir hesaptı. Onların kontrolündeydi tamamen. Takipçileri es geçip etiketlendiğim yazıları okumaya başladım. Nefretlerini kusmuşlardı. Yüzümün estetik olduğundan, kişiliğim kötü olduğundan ve Akemi'nin yerini almaya çalıştığımdan bahsediyorlardı.
Kesinlikle acımasızlardı. Ama benim de hassas bir insan olduğum söylenemezdi. Birkaç yazı okuyup telefonu kapattım.
-Kötü yorumları okuma bence.
Park Bo Ram gruptaki en tatlı kız olabilirdi. Ama şu an gözüme kimse diğerinden daha iyi gelmiyordu.
-Çok fazla kötü yorum göremedim. Genellikle özgüvensiz insanların saçmalamalarıyla doluydu. Beni aşağıladıklarında yükseleceklerini sanıyorlar... yazık.
Umursamaz bir tonda konuşmuştum.
-Vay canına. Akemi'nin seninle tanıştıktan sonra kötü yorumları nasıl görmezden geldiğini şimdi anlayabiliyorum.
Gerçekten etkilenmişe benziyordu. Benden bir yaş küçüktü. Min Yo Ra hariç hepsi onu onaylamıştı. O ise memnuniyetsiz bir şekilde bakıyordu bana. En çok parlatılan üye o değilmiş gibi varlığımdan rahatsızdı sanırım. Belki de benim kuruntumdu ama insanlar konusunda çok yanılmazdım.
Aracın geldiği bilgisi ile herkes ayaklandı. Arkadan onları takip ediyordum. Şimdi onlarla birlikte yaşayacağım eve gidecektim. Daha önce eşyalarımı yerleşirmiştim. Ama orada hiç kalmamıştım. Klip çekimlerine yarın başlayacaktı. Yeni çıkacak olan şarkıda ben de olacaktım. Arabaya bindiğimizde boşta olan koltuklardan birine gömüldüm.
-Akemi orada otururdu.
Bo Ram'ın neşeyle söylediği şeyle kendimi kötü hissedip kalktım. Boş olan diğer koltuğa geçtim.
-Yanlış bir şey mi söyledim?
-Hayır sadece onun koltuğu onun koltuğu olarak kalmalı.
Onun da burada olmasını o kadar çok isterdim ki. Kucağıma bir anda koyulan dosya ile irkildim. Dosyayı elime alırken menajere bu nedir der gibi baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LYRA
FanfictionBir oyun oynadığınızı düşünün. Başlangıcı güzel ama devamı berbat. O oyundan sıkıldığınızı hayal edin. Ölesiye nefret ettiğinizi. Ne yapardınız? Oynamayı mı bırakırdınız? Ya da fırlatıp atar mıydınız? Bunaldığınızda yeter deyip başından kalkardınız...