Kahvaltıda tavuk boynu yiyen Hyun Joon'a garip bakışlar atıyordum. İsterse tüm dünyadaki tavuk boyunlarını yesin o sesi düzeltemezdi.
-Sana listeyi atmayı unutmuşum.
Kaşlarım çatılmıştı. Yemeği bırakıp telefondan bir şeyler yaptı. Telefonuma bildirim geldiğinde direkt açtım. Bir sürü şarkı adı vardı.
-Nedir bu?
-Bu gün söylemek için bunlardan birini seçmen gerek.
Şarkılara tekrar baktım. Bildiğim şarkılar vardı ama hepsi de eski şarkılardı.
-Bunlardan birini mi seçmem lazım. Bildiğim şarkıların hepsi çok eski.
-Merak etme bilmediklerin de eski. Her seçmede konseptleri değişiyor. Şansımıza bunlar çıktı.
Benimle insan gibi konuşması gözlerimi yaşartmıştı. Listeye tekrar göz attım. Türkçe şarkılar da vardı. Ama ingilizce bir şarkı seçmiştim kendime. Rap türünde olan şarkıyı okulda o kadar çok duymuştum ki küçükken sözlerini ezbere biliyordum. Aşırı hızlı olmaması bana ortalama bir performans sunma imkanı verecekti.
-Seçtin mi şarkını?
-Seçtim.
-Hangisi?
-Sen hangisini seçtin?
-Remember.
Soruma cevap vermesi şaşırtmıştı.
-Obituary Notice.
Verdiğim cevapla öksürmeye başladı. Sonunda durabildiğinde sırıtıyordu.
-Tam senlik bir şarkı. Ayrıca rap?
-Öylesine. Sevdiğim bir tür sayılmaz. Ama bunu söylemek istedim.
-Cenaze kıyafeti falan istersen seçmeler için, bizim evde çok var.
-Çok komiksin sen.
Min Jae merdivenlerden esneyerek iniyordu.
-Neler oluyor?
Dağınık saçları ve uykulu suratı ile kimse onu ciddiye almamıştı. Sayıkladığını düşünüyorlardı muhtemelen. Çantamı düzelttim. Kapıdan çıkmadan Hyun Joon'a bakıp kaşını gösterdim.
-Duygusal bir şarkı için hoş bir makyaj sayılmaz. Eşit şartlarda kapışalım.
Cevap vermesini izin vermeden evden çıktım. Saat erkendi. Bu gün tatil günümdü ama diğer tarafta eleman eksiği vardı. Yani garson. Üç saat yardım edecektim. Wang ünlü gördüğünde canlı yayın açmadan duramıyordu. Ta Mi mutfak elemanıydı. Geriye sadece ben kalmıştım.
Diğer tarafa ilk defa geliyordum. Daha açılmamış olması mekâna alışmam için iyi olacaktı. İçeri girince beni Jin Soo karşılamıştı.
Kısaca her şeyi anlatmıştı. O karşılamadaydı ben ve He Ran ise garsonduk. Mutfaktakileri görmemiştim. İlgilenmiyordum da.
________________Dizilerde gördüğüm ve tanımadığım ünlüler gelmişti. Gerçekten çok işlek bir yerdi. Çok yorulmuştu. Yeni gelen müşteriler Jin Soo'nun yönlendirmesiyle masalarına geçtiğinde sipariş almak için hızlıca oraya gittim. Ben sormadan siparişlerini vermişlerdi.
Masadan ayrılmadan meraktan kim olduklarına bakmıştım. Gördüğüm kişiyle kaskatı kesilmiştim. Nefesim gitmişti. Hızlıca arkamı döndüm. Kontrollü olmalıydım. Gözlerim dolmuştu. Nefesim düzene girmiyordu. Kalbim son hızda atıyordu. Zor da olsa masadan uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LYRA
FanfictionBir oyun oynadığınızı düşünün. Başlangıcı güzel ama devamı berbat. O oyundan sıkıldığınızı hayal edin. Ölesiye nefret ettiğinizi. Ne yapardınız? Oynamayı mı bırakırdınız? Ya da fırlatıp atar mıydınız? Bunaldığınızda yeter deyip başından kalkardınız...