İNSANLARA GÜVENME

1.7K 110 6
                                    

Günler bu şekilde geçip giderken artık neredeyse her şey Fatih’in hayal ettiği gibi olmaya başlamıştı. Tüm insanlar onu seviyor ve ona değer veriyordu. Elbette bir tanesinin sevgisi hepsinden daha değerliydi. Deniz ile aralarında bir bağ oluşmaya başlamıştı artık sadece iş arkadaşı değillerdi. Her boş zamanlarını birlikte geçiriyorlardı ve bu Fatih’i çok mutlu ediyordu ama Deniz’e gerçekten güvenebilir miydi bilmiyordu. Çünkü Deniz, Fatih’i gerçekten tanımıyordu. O sadece Fatih’in anlattığı kadarını biliyordu aslında. Nasıl özel birisi olduğundan hâlâ bahsetmemişti. Bir gece henüz uyumadan annesinin yanına yanaştı ve “Anneciğim sana bir şey sorabilir miyim?” dedi. Özlem “Buyur oğlum, elbette sorabilirsin. Seni dinliyorum,” dedi. Daha sonra Fatih kafasındaki tüm soruları annesine anlatmaya başladı.
Denize karşı bir şeyler hissettiğini, bunun ne denli duygular olduğunu bilmediğini fakat kendisini çok mutlu ettiğini söyledi. Annesi her ne kadar bu duyguları yaşamamış olsa da ne demek istediğini anlıyordu. Gülümseyerek “Bak oğlum sen Deniz’den hoşlanıyorsun ama şunu bilmelisin ki ona asla özel güçlerin olduğundan bahsedemezsin. Çok güzel bir işin var, arkadaşların var, çok iyi anlaşıyorsunuz. Çok mutlusun. Paramız da birikmeye başladı. Bir iki sene içerisinde söz veriyorum buralardan gideceğiz ve sen belki de bugünleri hatırlamayacaksın bile. Ama şimdi dersen ki ‘Ben artık gitmek istemiyorum, burada yaşamak istiyorum,’ o zaman başka. Ben sana her zaman saygı duydum ve gene senin için her şeyi yapmaya hazırım,” dedi.
Fatih bir süre düşündükten sonra tüm hayatını annesiyle birlikte İstanbul’da yaşamak için harcadığını ve hep bu hayallerle büyüdüğünü hatırladı. Bir an duraksayıp Deniz’e annesinden daha çok değer verdiğini fark etti ve çok büyük bir pişmanlık kapladı içini. Çünkü birkaç aydır tanıştığı bir kızı hayatını, ona adayan annesine tercih etmişti. Sanki hemen annesine dönüp “Özür dilerim anneciğim, sanırım bir süredir aklım başımda değildi. Eğer seni üzdüysem özür dilerim. Benim için bu dünyadaki en önemli şey senin mutluluğun ve sana söz veriyorum paramızı biriktirip İstanbul’a taşınacağız,” dedi. Özlem gülümseyerek “Eğer kabul ederse Deniz’i de yanımızda götürebiliriz,” dedi. Fatih utangaç bir şekilde gülümseyerek “Hadi uyu, senin yaşındakiler için uyku saati gelmedi mi?” dedi. Annesine sürekli yaşlandığı hakkında şakalar yapıyordu fakat aslında sanki annesiyle aynı yaşta gibilerdi çünkü annesi yaşına göre çok genç gözüküyordu. Fatih ise yaşından çok büyük görünüyordu.
Sabahın ilk saatlerinde Fatih fabrika kapısına varmış Deniz’in gelmesini bekliyordu. O sırada dükkândan diğer arkadaşları da gelmeye başladı. Bahar koşar adımlarla yanına gelerek “Bu akşam için annenden izin aldın mı? Çok güzel bir akşam olacak,” dedi. Fatih ise “Ne izni? Kimse bana bu akşam bir şey yapacağımızdan bahsetmedi,” dedi. Bahar, “Nasıl olur? Dün iş çıkışı Deniz’e söyledik yarın erken çıkıyoruz hep beraber göle gideriz diye. Sana söylemesini istemiştim ondan. Söylemedi mi?” dedi. Fatih konuyu tam anlamasa da Deniz’i üzmemek için “Sanırım söyledi fakat ben unutmuşum. Geldiğinde bana tam olarak anlatmasını isterim,” dedi. Bahar ve abileri içeri girdikten hemen sonra Deniz geldi ve koşarak Fatih’e sarıldı. Biraz konuştuktan sonra içeri girdiler. Kıyafetlerini değiştirdiler ve çalışmaya başladılar.
Fatih, Deniz’in söylemeyi unuttuğunu ve hatırladığı gibi söyleyeceğini umut ediyordu fakat bir saat geçmesine rağmen henüz konuyu açmamıştı. Daha fazla dayanamadı Fatih ve “Bana söylemek istediğin bir şey var mı?” diye sordu. Deniz de biraz düşünüp, “Nasıl bu kadar yakışıklı olduğun gibi mi?” dedi gülerek. Fatih biraz kızmıştı çünkü Deniz hakkındaki en ufak ayrıntıyı dahi biliyordu. Onun hakkında bir şeyi asla unutmazdı ama daha sonra bunun bir özel güç olduğunu ve sıradan insanlarda olmadığını fark etti. Nazik bir şekilde “Sanırım bugün erken çıkıyormuşuz,” dedi belki hatırlamasında yardımcı olur diye.
Deniz morali bozulmuş bir şekilde “Bunu nereden duydun?” dedi. Fatih “Kapıda seni beklerken Bahar’la karşılaştım, o bana söyledi. Üstelik hep beraber göle gitmeyi planlamışlar. Bana da sen haber verecekmişsin ama sanırım unuttun,” dedi.
Deniz kafasını kaldırıp “Özür dilerim ama söylemeyi unutmadım. Aslında ben sadece bugün beraber bir şeyler yaparız diye düşünüyordum. İkimiz tek erken çıktığı gün. Bu yüzden söylemedim çünkü sen göle gitmeyi kabul edersin diye düşündüm. Son dakika haberin olsaydı plan yapamazdın ve benimle gelirdin. Bu yüzden sana söylemedim, çok özür dilerim. Rahatsız olduysan eğer bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım, söz veriyorum,” dedi. Fatih âdeta mutluluktan uçuyordu. Çünkü uzun zamandır tek istediği Deniz’le yalnız kalıp sohbet etmekti. Sessizce şöyle söyledi. “İyi ki bana söylemedin. Çünkü ben aslında yüzme bilmiyorum.” Deniz bir anda gülmeye başladı ve uzun bir süre beraber gülümsediler. Daha sonra plan yaptılar ve öğlen çıkar çıkmaz yola koyuldular. Deniz öyle güzel bir yere götürdü ki Fatih’i… Tüm köyler ayaklarının altındaydı ve sadece ikisi vardı. Öyle güzel bir andı ki ömür boyu unutulacak gibi değildi. Akşam olmadan Fatih, denizi köyünün girişine kadar bıraktı ve evinin yolunu tuttu. Eve geldiğinde ise tüm olanları tekrar annesine anlatıp Deniz’in güzelliğini söyleyerek yemeğini yedi. Güzel bir akşamdan sonra Özlem uykuya daldı. Fatih ise işlerini bitirip o gün yaşadığı o güzel anı gözlerini kapatarak tekrar tekrar yaşamaya devam etti.

İSTENMEYEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin