GEÇEN YILLAR

1.5K 91 6
                                    

Fabrikanın sahibi uyanıp kendine gelmişti. Fatih de bir süre onunla kaldı ve köyden kaçamayan ve evleri yıkılan insanlara yardım etti. Aslında hiç istemezdi böyle bir şeye sebep olmak ama elinde değildi. Annesini kaybetmek onun için hayatın sonu demekti ve kendisine asla engel olamazdı. Bu arada tüm servet gerçekten de Fatih’in üzerine geçmişti fakat elini dahi sürmemişti. Fabrikanın sahibi yanına geldi ve şöyle dedi. “Anneni kaybettiğin için çok üzgünüm ama artık kendini toparlamalısın. Seni sürekli üzgün görmek istemiyorum. Daha çok gençsin, kendini bu kadar harap etmemelisin. İstersen git İstanbul’a, sana bıraktığım evlerden birine yerleş ve oradaki şirketlerimin başına geç.” Fatih bunların hiçbirini umursamıyordu, tek istediği annesini tekrar canlı görebilmekti.
İki sene sonra tüm köyler yavaş yavaş eski hâline dönmüşken halk tekrar evlerine dönmeye başlamıştı. Tam bu sırada fabrikanın sahibi iyice fenalaşmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Fatih onu ziyarete gittiğinde “Artık zamanı geldi,” dedi “ben yeterince bu dünyada yaşadım şimdi sıra sende. Git İstanbul’a yerleş ve istediğin o hayatı yaşa. Hem belki Denizleri de bulursun orada.” Bu lafı duyar duymaz ayaklandı Fatih. “Denizler mi?” dedi sesini yükselterek. “Evet,” dedi “depremden sonra onlar da İstanbul’a gitti diye biliyorum. Bir akrabaları onları araçlarıyla oraya götürdü ama İstanbul çok büyük bir şehir. Onları bulman hiç kolay olmaz,” dedi. Fatih kafasına koymuştu, annesinin intikamını almak için can atıyordu ama onları nerede arayacağını bilmiyordu ama artık onu da öğrenmişti. Fabrikanın sahibi bir hafta içerisinde vefat etti ama zaten sadece boş bir bedendi o. İçerisindeki yaratık hâlâ bir yerlerde Fatih’i izlemeye devam edecekti.
Fatih defin işlemlerini tamamladıktan sonra avukatları yanına çağırdı ve tüm serveti almak için hazır olduğunu söyledi. Avukatlar ona sahip olduğu yerleri sayarken neredeyse yorulmuşlardı. Fabrikalar, şirketler, daireler, araziler ve daha birçok şey… Sadece banka hesabında milyonlarca lira vardı ve hepsi Fatih’in olmuştu. Fatih bu konularda çok hevesli olduğu için her şeyi öğrenmişti. İstanbul’a gitmek için ne yapması gerektiğini, orada nerelerin güzel olduğunu ve nasıl davranması gerektiğini… Çünkü en büyük hayali annesiyle İstanbul’a taşınmaktı. Gitmeden önce annesinin mezarına uğrayıp bir çiçek bıraktı ve başında saatlerce durup ona olanları anlattı. Onsuzken yaptığı her şeyi… Gitmeden önce “Sana söz veriyorum anne ne kadar sürerse sürsün bir gün intikamını alacağım,” dedi. Oysa Özlem ona intikam almamasını söylemeye çalışıyordu ölmeden hemen önce.
Fatih ertesi gün ilk uçakla İstanbul’a doğru yola çıktı. Hiç bu şekilde hayal etmemişti İstanbul’u. Onun gözünde hep annesiyle gelmek vardı. Havalimanına inip etrafa baktığında gözleri yaşlarla doldu. İlk iş olarak tüm mal varlığını görmek istedi. Hepsini tek tek ziyaret etti. En beğendiği evi kendisi için ayarladı ve en büyük şirketinin başına geçti. Bundan sonraki hayatında artık bilmediği tüm şeyleri öğrenecek ve her fırsatta Furkanları bulmak için uğraşacaktı. Kendisi için özel öğretmenler tutup dil öğreniyor, matematik, fizik ve kimya öğreniyordu. Bir kere okuduğu şeyi unutmadığından onun için öğrenmek dünyadaki en basit şeydi. Her geçen gün kendini geliştiriyor, şirketini büyütüyor ve servetine servet katıyordu.

İSTENMEYEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin