BİLİNMEZ

1.1K 72 0
                                    

Sabah olana dek o gördüğü şeyi düşündü. Bir saniyeliğine de görse unutamazdı çünkü bu da onun bir lanetiydi. Gördüğü hiçbir şeyi unutmamak... Sabah olduğunda Özlem’in yanına gitti. Sanki önceki gece hiç bir şey olmamış gibi beraber kahvaltı yaptılar. Özlem çok mutluydu çünkü sonunda istediği olmuştu. Fatih onu sevdiğini söylemişti ve sevgili olmuşlardı ama bir sorun vardı. Fatih hiç de öyle mutlu görünmüyordu. Sanki kötü bir şey olmuş ama ona söylemiyor gibiydi ve daha fazla dayanamadı.
“Bir şey mi oldu, neden moralin bozuk?”
“Yok hayır ne olacak? Sadece biraz hâlsizim. Sanırım kötü bir rüya gördüm, onun etkisinde olabilirim.”
“Anlatmak ister misin rüyanı?”
Fatih tamamen duygusuz bir yüz ifadesi ile Özlem’e baktı. O artık annesine benzeyen bir kadın değildi. O bambaşka bir insandı ve ondan gerçekten çok hoşlanıyordu ama eğer bir gün gerçekten de Fatih’in kırmızı gözlü olduğunu öğrenirse nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Deniz de bir zamanlar Fatih’i böyle seviyordu. Aynı bu şekilde ona aşk dolu gözlerle bakıyordu ta ki gerçeği öğrenene kadar. Aynısını tekrar yaşamaktan çok korkuyordu üstelik bu kişi sıradan biri değildi. Annesine bu kadar çok benzeyen birisi bir gün ondan korkup nefret ve korku dolu gözlerle bakarsa buna ne tepki vereceğini bilmiyordu.
“Biliyorum sadece iki sene benimle zaman geçirdin ama az çok beni tanımaya başlamışsındır. Sence ben nasıl bir insanım?”
“Sanırım iki sene senin için az bir süre ama benim için koskoca bir zamanı beraber geçirmiş gibiyiz. Ve şu kadarını söyleyebilirim, sen hayatımda gördüğüm en iyi insansın. Çok güzel bir kalbin var. Sadece bana değil, herkese çok iyi davranıyorsun. Hiç kimseyi incittiğini görmedim. Çok kibarsın ve çok yakışıklısın. Bazen senin bir insan olduğundan bile şüphe duyuyorum.”
“Nasıl yani? Neden böyle bir şey söyledin anlamadım.”
“Korkma hemen. Senin kırmızı gözlü falan olduğunu düşünmüyorum sadece sanki bir insanüstü güzelliğin var ve bilgin sanki sınırsız. Ne sorsam bir cevabın var. Üstelik bir gördüğünü bir daha unutmuyor olman çok tuhaf. Bence sen mükemmel bir insansın.”
“Teşekkür ederim.”
“Aynı zamanda seni gerçekten çok seviyorum. İyi ki varsın, iyi ki benimlesin.”
“Ya ben gerçekten de annenin bahsettiği o kırmızı gözlü yaratık olsaydım? Yine beni sevdiğini söyler miydin? Yoksa korkup kaçar mıydın?”
Özlem önce biraz gülümsedi, sonra kahkaha atmaya başladı. Fatih şaşırmıştı, böyle bir tepki beklemiyordu. Daha konuşmasına izin vermeden Özlem söze girdi.
“Sence kırmızı gözlü olsan şu an burada benimle kahvaltı mı yaparsın gerçekten? Kitapta yazanı görmedin mi süper kahraman gibi bir şey kırmızı gözlü olmak. Bu kadar güçlü bir canlıdan korkulur tabii ama bu onun kötü olduğu anlamına gelmez. Hem baksana kimseye bir zararı olmadığı hâlde annesini öldürmüşler. Ben çok üzüldüm ya çocuğa eğer gerçekten varsa öyle birisi.”
Fatih biraz olsun rahatlamış hissediyordu çünkü tutunacağı tek dal Özlem’di. Onu da kaybetmek istemiyordu. Bir süre konuşmadan yemeye devam ettiler. Daha sonra birlikte ofise geçtiler. Fatih odasına geçip önceki akşam yaşadığı şeyleri düşünmeye devam etti. O karanlık varlık neydi, neden Fatih’in arkasındaydı? Sonra aklına önceki geceye geri dönmek geldi. O yaşadığı anı bir film gibi tekrar izleyebilirdi zihninde. Oysa sadece siyah dumana odaklanmıştı tüm gece. Sakin bir şekilde düşünmeye başladı. Deniz’in yalvarmaları ve ölürkenki yüz ifadesi aklına geldi.
İşte o an hatırladı. Deniz ölmeden önce işaret parmağını kaldırıp Fatih’in arkasını göstererek yere yığılmıştı. Fatih o an bunun nedenini anlamamıştı ama tam arkasını döndüğünde o yaratığı görmesi, belki de Deniz onu işaret etmişti ama bunu asla öğrenemeyecekti çünkü Deniz’i öldürmüştü. Öğlen olduğunda Özlem’i alıp yemeğe götürdü. Deniz’in öldüğü elbet ortaya çıkacaktı ve Özlem’in bundan şüphelenmesini istemiyordu. Çok güzel konular açarak mutlu bir şekilde Özlem’le sohbet etmeye ve gülmeye başladı. Gerçekten de hiçbir şey olmamış gibiydi. Hatta bir ara Özlem’in yanağına bir öpücük bile kondurmuştu. Akşam oldu ve Özlem’i eve bıraktıktan sonra kendi evine geçti.
Annesinin eşyalarının olduğu odaya girdi ve kanlı elbisesini eline alıp kokladı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu, yaşlar akıyordu. “Anneciğim, intikamını alıyorum merak etme. Çok yakında hepsini öldürüp cehenneme göndereceğim, söz veriyorum,” dedi. Sabaha kadar annesinin elbisesine sarılıp eski kulübeden kalma yatağında uzandı. Normalde çok fazla bu odaya gelmezdi ama ne zaman annesini özlese ya da bir sorunla karşılaşsa oraya gidip annesinden yardım istiyordu. Küçükken annesi hep ona nenesinden bahsederdi ve ne zaman ihtiyacı olsa onların bir yerden onları izlediğini söylerdi. Bu yüzden ne zaman başı sıkışsa annesinin onu bir yerlerden izlediğini düşünüp ona anlatırdı sorununu. Ertesi sabah olduğunda Özlem’i almak için evine gitti ama henüz kapıda değildi. Çok şaşırdı çünkü Özlem hep saatinde kapıda onu beklerdi. Merak edip kapıyı çaldı. Özlem kapıyı açtığında elinde bir gazete ve yüzünde bir şaşkınlık vardı. “İçeri gel lütfen,” dedi.
Fatih içeri girdiğinde ne olduğunu az çok anlamış gibiydi ama bunu belli etmemeye çalışıyordu.
“Bir sorun mu var?”
“Bak biraz tuhaf gelecek biliyorum ama çok korkunç bir şey bu.”
“Lütfen ne olduğunu söyler misin artık, merak ettirme bana.”
“Kendin görsen daha iyi.”
Gazeteyi Fatih’e uzattı. Eline alır almaz Deniz’in fotoğrafını gördü. Gazete manşeti şu şekildeydi. “ÜNLÜ YAZAR CİNAYETE Mİ KURBAN GİTTİ?”
“Yazdığı kitap ile kısa sürede ünlenen Zined Kara, önceki gece evinde ölü bulundu. Ölüm sebebi henüz bilinmiyor ancak yazarın uzun süredir yalnız yaşadığı ve bir süre önce isim değişikliği yaptığı öğrenildi.”
Kısacası Deniz’in birisinden saklandığını ve sonunda öldürüldüğünü anlamış gibilerdi. Fatih sakin bir şekilde yerine oturdu. Üzgün bir surat ifadesi takınarak “Henüz iki gün önce kendisiyle tanışmıştık. Gerçekten çok üzüldüm, kim böyle bir şey yapmış olabilir ki?” dedi. Özlem ise gerçekten çok korkmuştu çünkü gerçekten de iki gün olmuştu. Bir süre ses çıkmadı. İçeriden Özlem’in annesi seslendi. “Kızım bana su getirir misin?” Özlem onunla ilgilenirken Fatih tüm sayfayı dikkatlice okudu hızlı bir şekilde ancak cinayete dair hiçbir iz bulunamamıştı. Zaten Fatih hiçbir yere dokunmamış, Deniz’i dahi dokunmadan öldürmüştü. Kimse onu içeriye girerken ya da dışarı çıkarken görmemişti. Tek tanık o siyah dumandı, onun da Fatih’i şikâyet etme şansı yoktu. İyice sakinleştikten sonra Özlem geldi.
“Sence bunu kim yapmış olabilir?” dedi Özlem.
“Hiç bilmiyorum ama burada yazdığına göre bir süre önce ismini değiştirmiş ve herkesten uzak bir hayat sürüyormuş. Üstelik geçmişine dair neredeyse hiçbir bilgi yoktu hatırlarsan. Bu da demek oluyor ki birinden ya da birilerinden saklanıyormuş. Sanırım sonunda onu buldular ve öldürdüler.”
“Sana bir soru soracağım ama çok aptalca. Lütfen beni yargılama olur mu?”
“Saçmalama lütfen, asla böyle bir şey yapmam. Sor lütfen ne sormak istiyorsan.”
“Sence gerçekten bunu kırmızı gözlü yapmış olabilir mi? Ne bileyim yani kadın bizi görünce bile bağırdı çağırdı kırmızı gözlü diye. Sanırım korktuğu şey oydu ve kitabı yazdığı için yerini belli etti. Kırmızı gözlü de gelip onu öldürdü, olamaz mı?”
“Ben aslında kalp krizi geçirdiğini düşündüm çünkü öldürülmeye dair hiçbir kanıt bulunamamış.”
“Evet ama zaten sorun da bu. Eğer bunu sıradan bir insan yapsaydı arkasında bir iz bırakırdı. Ancak bunu doğaüstü bir yaratığın yapması gerekir yoksa bu kadar temiz bir cinayet olamazdı.”
“Eğer bunun bir cinayet olduğuna inanmak istersen bin türlü sebep bulabilirsin ama cinayet değil dersen sadece iki seçenek kalıyor ya bir kalp krizi geçirdi ya da boğazında bir cisim kaldı ve öldü. Açıkçası çok üzüldüm, keşke böyle bir şey yaşanmasaydı.”
“Ben de çok üzüldüm ama hiçbir hastalığı olmadığı hâlde henüz genç yaşında bu şekilde ölmesi çok şaşırtıcı.”
“Sanırım sen hayatının sıkıcı olduğunu ve biraz macera yaşamak istediğini söylemeye çalışıyorsun. Hadi seninle bugün bir macera yaşayalım, ne dersin?”
“Nasıl bir macera çok merak ettim, söyle hadi.”
“Seninle bugün şehir dışına çıkıyoruz. Bursa’da yapmam gereken önemli bir iş var. İstersen beraber gidelim. Akşam olmadan dönmüş oluruz. Hem sen de gezmiş olursun.”
“Tabii ki çok isterim. Böyle bir şeye nasıl hayır derim? Hemen hazırlanıyorum, bekle burada.”
Özlem hazırlanmak için odasına girdi. Fatih ise Sultan teyzesinin yanına oturdu ve sohbet etmeye başladılar. Özlem’in bu ölümü unutması için yapması gerekeni yapmıştı. Bu sayede hem güzel zaman geçirecekler hem de konuyu kapatmış olacaklardı. Ancak bir plan asla kusursuz olamazdı…

İSTENMEYEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin