“Artık insanlara görünmeden istediğim yere gidebiliyordum. Hayvanlarla konuşabiliyor ve onlara emirler verebiliyordum ancak hâlâ en büyük lanet Özlem’i bir daha asla göremeyecek olmamdı. Sonunda cadıların yerini buldum. Artık onlardan çok daha güçlüydüm ve ölümsüzdüm. Hiçbiri bana zarar veremezdi ancak ben onlara verebilirdim. Elime geçen ilk fırsatta onlardan birisini sadece gözlerimle ona bakarak öldürdüm. Diğerleri kimin yaptığını anlamadı bile. Her bulduğum fırsatta bir tanesini daha öldürdüm. Bu ölümleri benim yaptığımı anladıklarında geriye sadece iki tane cadı kalmıştı. Ancak bunlardan bir tanesi izini kaybettirmeyi başardı. Liderleri olsan yaşlı cadıyı ise bana yaşattığının kat kat fazlasını yaşatarak öldürdüm. Bir zaman sonra fark ettim ki artık intikam için değil zevk aldığım için öldürüyordum ama bu sorun değildi çünkü intikam yeminimi de tutmuş oluyordum.
Bir gece yarısı gözümün önünde bir çocuk belirdi, yeni doğmuştu ve ağlıyordu. İlk başta unuttum bunun ne olduğunu fakat sonra yaşlı cadının söyledikleri geldi aklıma. Bu o çocuktu, 18 yaşına geldiğinde bedenini ele geçireceğim çocuk. Hızlıca çocuğun doğduğu eve gittim. Camdan onu izlerken bu lanetten kurtulmama çok az kaldığını düşünüyordum. Çocuğun 18 yaşına girmesine bir hafta kala son kalan cadı ben fark etmeden çocuğun odasına girip onun boğazını kesti. Ben yanına gelene kadar çocuk çoktan ölmüştü. Hızla cadıyı takip ettim ve sonunda onu yakalayıp öldürdüm. Artık birinci şansımı kaybetmiştim ama korkacak bir şey yoktu çünkü cadılardan geriye kimse kalmamıştı. Yıllarca bir insanı nasıl benim yaptığımdan çok daha büyük bir günah işlemesi için ikna edebilirim diye düşündüm ama bir türlü bir çözüm bulamadım. Artık sonsuza kadar bu lanet ile yaşayacağımı kabul etmiştim ki o kadını gördüm. Annenin büyükannesi ormanda dolaşıyordu. Neredeyse ölmek üzereydi, bunu hissedebiliyordum. Bir ihtimal de olsa onun bedenini ele geçirmeye çalıştım. Aslında daha önce hiç denememiştim çünkü cadıların söylediğine tamamen inanıyordum. Ama neden olmasın dedim kendi kendime ve o evine doğru giderken arkasından saldırdım. Bir süre vücudu beni kabul etmedi ancak ölüme bu kadar yakın bir beden benim gücümle baş edemedi ve onu ele geçirdim.
Hiçbir şey olmamış gibi eve döndüm ve annenin yanına geldim. Birkaç gün onu inceledikten sonra annenin ne kadar savunmasız olduğunu fark ettim. Tek varlığı büyükannesiydi ve başka kimsesi yoktu. O an aklıma çok mantıklı bir fikir geldi. Madem yaşayan genç bir bedeni ele geçiremiyordum öyleyse ben de annene kendimden bir parça bırakacak ve ondan doğacak çocuğu en büyük günahkâr yapacaktım. Böylece bu çocuk benim lanetimi kaldıracak ve ben de özgür olacaktım. Annenin koyununun kaybolması, onu bulmak için ormana gitmesi, benimle karşılaşması, senin doğman, büyümen… Bu doğaüstü güçlerin kısacası doğumundan ölümüne kadar olan her anı hesapladım ve sen de tıpkı benim istediğim gibi yaptın her şeyi. Annenin öldürüldüğü yani sizin kulübenin olduğu yer, benim o ilk cadıyı öldürdüğüm yerdi. Senin çalıştığın fabrikanın sahibi ve sana tüm servetini bırakan o yaşlı adam da ölmek üzere olduğu için bedenini ele geçirdiğim bir adamdı. Yani en başından beri ben hep senin yanındaydım. Ancak üzülme, seni bu lanetle sonsuza kadar bırakmayacağım. Sen beni kurtarıp laneti üzerine aldığında tıpkı bana sunulduğu gibi iki seçeneğin olacak. Birincisi 26.06.1999 Cumartesi günü bir çocuk dünyaya gelecek. İşte o çocuk senin bedenini ele geçireceğin kişi. Üstelik bu sefer benimle aynı hatayı yapmayacaksın. 18 yaşına gelinceye kadar her saniye onu koruyacaksın ve sonra sen de bu lanetten kurtulmuş olacaksın.”
Fatih delirmek üzereydi. Artık daha fazla dinlemek istemiyordu. Bir an önce bu yaratığı öldürmeliydi yoksa zaten var olan bu laneti artık bedenine de zarar verecekti. Sinirli bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
“Bana tüm bu olayları anlattıktan sonra sence ben senin istediğin o hayatı yaşar mıyım? Sence senin işlediğinden daha kötü bir günah işler miyim?”
“Hala anlamadın mı? Kontrol sende değil, her şey benim istediğim gibi gerçekleşecek. Sen istesen de istemesen de bu dediklerimi yapacaksın.”
“Ben kararımı verdim artık intikam peşinde koşmak yok. Sadece Özlem’i mutlu etmek istiyorum. Zaten annem de benim mutlu olmamı isterdi.”
“Annen senden intikam almanı istedi.”
“Belki de onu söyleten de sendin. Senden daha büyük bir günah işlemem için bana bunu sen yaşattın. Ben intikam istemiyorum. Özlem’i istiyorum ve sen amacına ulaşamayacaksın.”
“Eğer gerçekten de bunu istiyorsan benim sana zorla tersini yaptırma gibi bir gücüm yok. Ancak gerçekten bunu isteyip istemediğini sana kanıtlayabilirim.”
“Nasıl yani, ne demek istiyorsun?”
“Eğer intikam almak isteyip istemediğini öğrenmek istiyorsan, yarın sabah Özlem ile birlikte o toplantıya gir, sonra kararını verirsin.”
“Ne toplantısı, bana açık konuş. Oyun oynayacak hâlim de yok, zamanım da.”
“Bunların hiçbiri oyun değil, yarın o toplantıya girersen demek istediğimi anlayacaksın.”
Fatih henüz konuşacaktı ki birden yaratık kayboldu. Her yere baktı ama ona dair hiçbir iz kalmamıştı. Bir yere oturdu ve yaratığın anlattığı her şeyi tekrar tekrar düşünmeye başladı. Bu dünyada var olma sebebi, yaşadığı bu korkunç olaylar, insanların ona canavar gözüyle bakması ve yaptıklarıyla âdeta bir canavara dönüşüyor olması tamamen onun yüzündendi. Ancak nasıl olabilirdi ki? O ana kadar yaptığı hiçbir şey onun kontrolünde değilse hepsi yaratığın planının bir parçasıysa bundan sonra yapacaklarında da kendi iradesi olmayacaktı. Yani bu dünyaya yaratığın lanetini almak için gelmişti ve eninde sonunda bu olacaktı. Bu olanları Özlem’e anlatmak istedi ancak henüz yeni öğrenmişti her şeyi ve bu kadar ağır bir şeyi daha kaldıramazdı. Asıl merak ettiği ise her şeyden çok değer verdiği ve annesine tıpatıp benzeyen Özlem de bu oyunun bir parçası mıydı? Yani eğer o hayatına girmeseydi belki de bu olayların hiçbiri yaşanmayacaktı. Artık iyice sinirlenmeye başlamıştı çünkü hiçbir şey bilmiyordu.
Sabah olduğunda Özlem’i almak için yola koyuldu. Yol boyunca dün gece olanları düşündü. Yaratığın bahsettiği toplantıda ne vardı öğrenmek istiyordu ancak toplantıya girip de onun planını devam ettirmek istemiyordu. Kapıyı çalar çalmaz Özlem açtı.
“İçeri gel lütfen.”
Fatih yavaş adımlarla içeri girdi. Sultan teyzesi oturmuş onu bekliyordu. Sanırım artık gizli saklı kalmadığı için birlikte rahatça konuşabilirlerdi. Özlem kahvaltı hazırlıyordu. Fatih teyzesinin yanına oturdu ve sohbet etmeye başladılar. Bir süre sonra Özlem de onlara eşlik etti ve o ana kadar olan olayları tekrar tekrar konuştular. Fatih doğmadan önce annesinin nasıl bir insan olduğunu, neler yaptığını, nasıl bir hayat yaşadığını ve ailesini anlattı. Neredeyse her şey yaratığın Fatih’e anlattığıyla birebir uyuyordu. Konuşmaya devam ettikleri sırada Özlem’e bir telefon geldi, çok acil bir toplantı olduğu ve kesinlikle orda olması gerektiği hakkında. Bu iş için uzun zamandır bekliyordu Özlem ama o gün olacağını bilmiyordu. “Tamam hemen geliyorum,” dedi ve kapattı.
“Anne artık bizim işe gitmemiz gerekiyor. Sen uzan dinlen biraz, işten sonra tekrar geliriz.”
“Tamam kızım siz gidin. Ben burada sizi bekliyorum.”
“Haydi Fatih gidelim. Çok önemli bir toplantı var, geç kalmayalım.”
“Benim neden haberim yok bu kadar önemliyse?”
“Sana bahsetmiştim ancak ne zaman olacağı belli değildi. Bugün çok önemli müşteriler gelecek ve kesinlikle onlarla anlaşma yapmalıyım.”
“Gitmezsek ne olabilir ki para mı kaybederim? Eğer istiyorsan tüm servetimi sana vereyim benim senden başka hiçbir şeye ihtiyacım yok unuttun mu?”
“Eğer gitmezsen sıradan bir insan olma hakkını kaybedersin çünkü hiçbir insan böyle önemli bir işi umursamazlık yapmaz. Haydi gidelim artık, geç kalacağız.”
Fatih “Tamam,” diyerek ayağa kalktı. Teyzesine sarıldı ve kötü bir şey olacağını bildiği hâlde toplantıya gitmek için arabasına bindi ve Özlem ile birlikte yola çıktılar. O toplantıda Fatih’in kaderini değiştirecek olan kişi onu bekliyor olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN
FantasyHızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen ama âdeta geceden daha karanlık bir şey duruyordu. Ne olduğunu anlamak için dalları biraz aralamıştı k...