SON AKRABA

1.4K 91 3
                                    

Fatih son sürat elindeki adrese gidiyordu fakat o da biliyordu ki adrese gittiğinde henüz annesine benzeyen kişi daha gelmemiş olacaktı. Gene de gaza basmaya devam etti. Kısa bir süre sonra adrese ulaşmıştı. Yıkık dökük, harabeye benzer bir evdi. Böyle bir evden o kadar başarılı birisinin çıkması mümkün değildi. Kapıyı çaldı fakat açan olmadı. Uzun süre kapıda bekledikten sonra daha fazla dayanamadı ve kapıyı hafif zorlamasıyla açıldı.
İçeriye neden girdiğini bilmiyordu ama annesine benzeyen o kişiyi bir kez daha görmek için her şeyini verebilirdi. Sessiz bir şekilde içeriye doğru yürümeye başladı. Bu sırada etrafı kontrol ediyordu ve bir anda donakaldı. Masanın üzerinde gördüğü şey annesinin fotoğrafıydı. Ne yapacağını bilemedi. Fotoğrafı eline aldı, iyice inceledi ama bu oydu. Başka açıklaması yoktu, annesiydi bu. Fatih annesini her ayrıntısına kadar ezberlemişti ve ne kadar dikkat etse de fotoğrafta annesinden ayıran hiçbir özellik yoktu. Gözleri dolmaya başladı ama artık kendini kontrol etmeyi öğrenmişti yani ağlaması kimseye zarar vermezdi. Tam fotoğrafa odaklanmış bakıyordu ki bir ses geldi içerideki odadan.
“Kızım sen mi geldin?” diye. Fatih bir an duraksadı ama sonra ses çok tanıdık geldi. Normalde hiçbir şeyi unutmazdı ama bu sesin kime ait olduğunu hatırlayamıyordu. Tekrar bir ses geldi. “Özlem sen mi geldin kızım, neden ses vermiyorsun? O işi alabildin mi, ne dediler?” Fatih odanın kapısından yavaşça içeri baktı ve yatağa uzanmış hâlde bir kadın gördü. Hâlsiz görünüyordu ve çaresiz. Kadın kendisine doğru döndüğünde Fatih’i gördü. Gözleri kıpkırmızıydı ve ona bakıyordu. Bir an korkup çığlık atmasını bekledi kadının ama öyle olmadı. “Fatih,” dedi kadın “bu gerçekten sen misin?” dedi gözleri dolu bir şekilde. Neye uğradığını şaşırmıştı âdeta. Adını nereden biliyordu? Sesi neden bu kadar tanıdık geliyordu ve kadın onu görünce neden korkmamıştı? Sanki bir rüyanın içerisindeydi. Hiçbir şeye anlam veremiyordu. “Beni tanıyor musun?” diye sordu Fatih sakin bir şekilde. Kadın sesi titreyerek “Elbette tanıyorum. Sen bu dünyadaki bildiğim her şeyi değiştirdin. Senin gözlerini yüz yıl geçse gene unutamam. Burada ne işin var, annen nerede?” diye sordu. Fatih o gün çok fazla şey yaşamıştı ve ne diyeceğini bilemiyordu. Koşarak kadına sarıldı ve ağlayarak “Onu öldürdüler,” dedi.
Bir süre sarıldıktan sonra ağlayan gözlerle Fatih’e bakarak “Eskiden ağladığında her yer sallanırdı, artık olmuyor,” dedi. Fatih kadının hâl ve hareketlerini ya da konuşma şeklini bir türlü anlamamıştı. Sanki her şeyi biliyor ama aynı zamanda hiçbir şeyi bilmiyordu. “Annemi nereden tanıyorsun?” diye sordu Fatih. Gözlerinin içine bakarak “Ben onun kuzeniyim,” dedi. O an Fatih birkaç saniyeliğine geçmişe gitti ve hatırlamaya çalıştı. Bu oydu, Sultan. “Seni hatırlıyorum,” dedi “sen Sultan’sın. Annemin dayısının kızı.” Sultan biraz şaşkın, biraz korkmuş bir şekilde “Sen o zamanlar bebektin, beni nasıl hatırlıyorsun?” dedi. Fatih “Yapabildiklerimi bir bilsen şaşardın,” dedi hafif tebessüm ederek.
Uzunca bir konuşma yaptıktan sonra Fatih yaşadıkları her şeyi anlatmıştı. O kadar rahatlamış hissediyordu ki ilk defa birisine bunları anlatıyordu ve sonunda o üstündeki yük kalkmıştı. Üstelik ilk defa birisi Fatih’in gerçek kimliğini bilmesine rağmen ondan korkmuyor ya da nefret etmiyordu. Tam o sırada bir çığlık yükseldi “ANNE!” diye. Fatih arkasını döndüğünde başından aşağıya kaynar sular döküldü. Bu gerçekten de oydu, annesiydi. Her şeyiyle canlı kanlı karşısında duruyordu ve korkarak Fatih’e bakıyordu. Bu belki de yıllardır gördüğü en güzel şeydi Fatih’in...

İSTENMEYEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin