BAHAR

848 64 4
                                    

Gün gelip çatmıştı ve buluşma zamanı gelmişti. Özlem’i işe bıraktıktan sonra Bahar’ı almak için yola çıktı. Çok şık giyinmişti çünkü amacı onu etkilemekti. Bir süre araç sürdükten sonra Bahar’ın verdiği adrese ulaştı. Kapıyı çaldığında karşısında tıpkı kendisi gibi çok şık giyinmiş, harika görünümlü bir kadın vardı.
“Hoş geldin.”
“Ne kadar da güzel görünüyorsun.”
“Teşekkür ederim. Sen de çok şıksın.”
“Eğer hazırsanız çıkalım.”
“Çok az bir işim kaldı. İsterseniz buyurun içeride bekleyin.”
Fatih eve girmek için sabırsızlanıyordu. Eğer Furkan evdeyse tüm plan iptal olacaktı çünkü oracıkta ikisini de öldürecekti.
“Rahatsız etmeyeyim ben. Siz hazırlanın bekliyorum.”
“Ne rahatsızlığı, lütfen buyurun. Evde kimse yok merak etmeyin.”
Fatih kimsenin olmadığını duyunca biraz sakinleşti. İçeri doğru yürümeye başladı. Bahar arkalarından kapıyı kapattı.
“Ne içersiniz?”
“Yok teşekkür ederim, kendimi konuşmaya saklıyorum. Siz devam edin lütfen, ben burada bekliyorum.”
“Tamam hemen geliyorum.”
Bahar hazırlanırken Fatih ise onun oturma odasına geçip oturdu. Her yeri dikkatlice izliyordu. Evde ondan başkasının yaşadığına dair en ufak bir ayrıntı dahi yoktu. Sanki yıllardır yalnız yaşayan birisinin evi gibiydi. Bunu çok iyi anlıyordu çünkü kendisi de yıllardır yalnızdı.
“Burada yalnız mı yaşıyorsunuz?”
“Evet. Uzun zamandır yalnızım.”
“ Neden? Hiç arkadaşınız da mı yok? “
“Aslına bakarsanız gerçekten de hiç arkadaşım yok. Sadece iş için konuştuğum birkaç insan var. Onun dışında kimseyle sohbet etmiyorum.”
“Umarım ben de sadece iş konuştuğunuz insanlardan biri değilimdir. Çünkü benimle çok resmî konuşuyorsunuz.”
“Size nasıl hitap etmemi istersiniz?”
“Bana sadece Fatih diyebilirsiniz. Ben de size Bahar diyecek cesareti kendimde bulmuş olurum.”
“Tamam o zaman Fatih, televizyon masasında kolyem olacaktı. Onu bana getirebilir misin?”
“Bak işte bu samimiyeti sevdim.”
Fatih masanın üzerindeki kolyeyi aldı ve Bahar’ın yanına gitti.
“İzin verirsen kolyeni takayım.”
“Tabii, lütfen.”
Fatih, Bahar’ın arkasına geçti. Kolyeyi boynuna takarken aynaya baktı. Bahar tüm dikkatiyle ona bakıyordu. Kolyeyi taktıktan sonra bir adım geri çekildi.
“Eğer hazırsan çıkalım.”
Bahar hâlâ aynadan ona bakıyordu. Fatih onu etkilemek için hiçbir şey yapmamıştı. O zaten yıllardır kimseden görmediği ilgiyi Fatih’ten alınca ondan çok etkilenmişti.
Birlikte evden çıktılar ve daha önceden planladıkları yere gittiler. Gün boyunca konuştular ve birbirlerine güzel iltifatlarda bulundular. Fatih’in öğrendiği en önemli şey ise Bahar’ın yıllardır abisiyle görüşmemesiydi. Neredeyse her şeyi anlatmıştı ama bunu kime anlattığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Akşama kadar bu şekilde devam etti. Sonunda eve gitme vakti gelmişti.
“Hadi seni evine bırakayım. Sanırım biraz fazla alkol aldın.”
“Ben çok iyiyim. Hayatımda hiç bu kadar iyi hissettiğim olmamıştı. Yıllardır her günüm ızdırap ve acı ile geçti. İlk defa bir günü acı çekmeden geçirdim. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır.”
“Emin ol her gün acı çekmek ne demektir çok iyi biliyorum. Ben de yıllardır yalnız yaşıyorum. Kimse beni sevmiyor, benimle yaşamak, benimle konuşmak istemiyor. Varsa yoksa para. Bu insanların para için yapamayacağı hiçbir şey yok.”
“Benim hayatımın bu kadar berbat olmasının sebebi de para. Bence bu dünyadaki en büyük lanet para. İnsanları birbirine düşürüyor. Nice savaşlar bu yüzden çıktı ve çoğu insan sevdiklerini bu yüzden kaybetti.”
“Sanırım biraz daha devam edersek eve gidip tüm paramı ateşe vermek zorunda kalacağım. Haydi artık kalkalım.”
Fatih ayakta dahi zor duran Bahar’ı omuzlayıp aracına götürdü. Onu evine götürürken yol boyunca uyumasını izledi. Tamamen masum görünüyordu, tıpkı fabrikada çalıştığı zamanlardaki gibi. Ancak artık o masum Bahar yoktu. Abisi annesini öldürdüğünde abisiyle birlikte kaçıp İstanbul’a gelen bir Bahar vardı. Kendisine zar zor hâkim olup onu evine kadar getirdi. Yukarı çıkarıp yatağına yatırdı. Bir süre baş ucunda gözleri kıpkırmızı bir şekilde bekledikten sonra evden ayrıldı.
Saat çok geç olmuştu bu yüzden Özlem’i arayıp yanına gelemeyeceğini, direkt eve geçtiğini söyledi. O da sorun olmadığını söyledi. Eve gittiğinde bütün gün yaşadıklarını tekrar gözden geçirdi. Bahar’ın her yaptığı hareketi, her davranışını ve her sözünü tekrar tekrar düşündü. Gerçekten de hiçbir konuda yalan söylemiyordu. Eğer yalan söylemiş olsa vücut dilinden bunu anlayabilirdi. Ama söylediği her şey doğruydu. Abisiyle yıllardır görüşmüyordu ve o gün yaşananlardan oldukça pişmandı. Yine de onun annesinin ölümünde payı olmadığı anlamına gelmezdi.
Ertesi sabah Özlem’in yanına geldiğinde moralinin bozuk olduğunu fark etti.
“Bir sorun mu var hayatım, neden mutsuzsun?”
“Yok bir şey.”
“Dün akşam yanına gelmediğim için mi böyle yapıyorsun yoksa?”
“Saatin kaç olduğu sence umurumda mı? Zaten toplantı iyi geçmedi. Ürünlerin hiçbirini istediğim fiyattan alamadık ve sen de yanımda değildin. Üstelik daha sonra da yanıma gelmedin.”
“Çok özür dilerim bir tanem. Ben sadece seni o saatte rahatsız etmek istemedim. Üstelik saat nasıl senin umurunda değilse işin iyi ya da kötü olması da benim umurumda değil. Eğer sen böyle üzüleceksen hemen şirketi satayım ve çok uzun süreli bir tatile çıkalım. Zaten diğer şirketlerden gelen paralarla sonsuza dek mutlu yaşayabiliriz. Her istediğimizi alır her istediğimiz yeri gezeriz, yeter ki sen mutlu ol.”
“Benim mutlu olmak için paraya ya da gezmeye ihtiyacım yok. Sen benim yanımda ol bana yeter.”
“Söz veriyorum sonsuza dek senin yanında olacağım.”
Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra şirkete geçtiler. Fatih sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu fakat çok şey olduğunun farkındaydı. Tek istediği Özlem’in, Bahar ismini unutup rahat bir şekilde intikamını alabilmekti. Bir süre Bahar ile hiç temas kurmadı. Belki de o gün olanlardan dolayı çok utanmıştı ve Fatih’i aramaya çekiniyordu. Ancak bu Fatih’in işine gelmişti. Çünkü onun da istediği, sorunsuz bir şekilde bir süre bu ilişkiyi devam ettirmekti. Özlem ile olan ilişkisi her geçen gün daha da ileriye gidiyor ve gitgide birbirlerine daha çok bağlanıyorlardı. Özlem elinden geldiğince araştırma yapıyordu. Fatih’in bu durumunu açıklayabilmek için. Fakat hiçbir şekilde mantıklı bir cevap bulamıyordu. Aslında ona göre Fatih’in böyle doğmuş olması bir lütuftu ancak Fatih bunun bir lanet olduğunu biliyordu.
Fatih’in merak ettiği tek şey uyumaktı. Nasıl oluyordu da her gece insanlar tüm vücudunu bir süreliğine kapatıp sabah olduğunda tekrar açabiliyorlardı? Hayatlarının sadece yarısını yaşıyorlardı… Çünkü diğer yarısında yatağın içinde hareket etmeden duruyorlardı. Özlem’e bu konuyu anlattığında ikisi de uzun süre gülmüştü. Çünkü ikisi de birbirinin nasıl hissettiğini anlayamıyor ve anlatamıyordu. Özlem ona rüyalardan bahsetti. İnsanlar uyuduğu sürede farklı farklı şeyler görüyordu. Mesela bazen bir kuş gibi uçabilirken bazen bir uçurumdan aşağıya düşebiliyordu. Üstelik rüya içerisindeyken her şey o kadar gerçekti ki rüyada olduğunu anlamak neredeyse imkânsızdı. Fatih buna da çok şaşırdı. Neden insanlar uyurken gerçek olamayacak şeyler görüyorlardı? Bu bir işaret miydi yoksa sadece beynin insanlara oynadığı bir oyun muydu? “Rüyanda en çok ne görüyorsun?” diye sorduğunda Özlem çok utandı. “Rüyalarımda en çok seninle birlikte olduğumu görüyorum ve bazen hiç uyanmak istemiyorum.” Fatih gerçek hayatta bunu yapabilecekken neden rüyada sahte bir şekilde olmasını tercih ettiğini anlamamıştı. “O zaman bundan sonra sana rüya gibi bir hayat yaşatacağım,” diyerek gülümsedi...

İSTENMEYEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin