Fatih fabrikayı gezerken bir yandan da Deniz’i inceliyordu. Hayatında ilk defa annesinden başka bir insana bakıyordu. Bu insan tuhaf bir şekilde fazla güzeldi. O an bu dünyadaki her insanın kendisi gibi olağanüstü yaratıldığını düşündü. Fabrikada çok fazla insan yoktu ama bir kısmı çok yaşlı, diğer kısmı ise çok gençti. Yani yaşıtlarıyla çok iyi anlaşacağını düşünüyordu ama yaşlı insanlara hiç ısınamadı çünkü annesinin köyde yaşadığı olayları dinledikçe yaşlıların kötü olduğuna karar vermişti. Deniz onu çalıştığı yere götürdü. Çıkan ürünleri paketleyip yüklenmesi için aşağı kata borudan bırakıyordu. Fatih bunun çok kolay olduğunu düşündü. Aslında işten çok Deniz’i düşünüyordu. Onunla çok iyi anlaşabilmeyi ya da çalışan diğer insanlarla iyi bir arkadaş olmayı… Deniz bir an durup “Anlamadığın bir şey var mı?” dedi. Fatih bir silkinip “Hayır yok, bu işe çok kısa sürede alışacağımı düşünüyorum,” dedi. Deniz “Çok güzel öyleyse müdürün odasına gidebiliriz,” dedi ve birlikte annesinin yanına doğru yürümeye başladılar. Fatih olabildiğince her yere bakmaya çalışıyordu çünkü bir kere baktığını asla unutmuyordu. Beyni diğer insanlara göre çok gelişmişti. Bu yüzden her şeyi görürse eve gittiğinde inceleyebilecekti. Odaya geldiklerinde ilk defa annesini gerçekten içten gülerken gördü. Çok mutluydu hem kendi için hem oğlu için. Bu yeni bir hayatın en güzel başlangıcıydı. Çalışma saatleri ve günleri kesinleştirdikten sonra maaşta anlaşma sağladılar. Daha sonra “Yarın görüşmek üzere,” deyip odadan ayrıldılar.
Fabrikadan çıkarken Deniz yanlarına doğru geldi, işi alıp almadığını sordu. Fatih mutlu bir şekilde “Evet yarın sabah burada olacağım,” dedi. Deniz de mutlu bir şekilde “Sizin adınıza çok sevindim. Yarın sabah görüşürüz o zaman,” dedi. Fatih “Görüşürüz,” deyip annesiyle birlikte dışarı çıktı. Eve doğru yürürken Özlem gülümseyerek “Güzel kızmış,” dedi. Fatih utangaç bir şekilde gülümsedi, “Geç olmadan eve gidelim, çok açım,” dedi. Özlem’se bir an duraksayıp “Sana bir şey soracağım ama bana doğru cevap vermelisin,” dedi. “Tabii ki, ben sana asla yalan söylemedim. Bundan sonra da söylemeyeceğim anne,” dedi. Özlem “Uyumaya ihtiyacın yoksa yemek yemeye neden var? Gerçekten aç olduğun için mi yiyorsun yoksa ben sana ye dediğim için mi yiyorsun?” diye sordu. Fatih biraz gülerek biraz da üzgün bir şekilde “Anneciğim eğer gerçekten daha önceden bilseydim yalan söylemiş olurdum ama gerçekten yeni yeni öğreniyorum her şeyi, bütün güçlerimi, yapabildiklerimi. Yemek yemeye ihtiyacım yok, sadece alıştığım için yiyorum ve vücudumda bir yeri kestiğimde bir dakika içerisinde iyileşiyor ve yara kapanıyor ya da hiçbir şekilde hasta olmuyorum. Zehirli mantar yediğinde insanların öldüğünü söylemiştin, denemek için senden gizli yemiştim, çok özür dilerim sadece güçlerimi öğrenmek içindi ama hiçbir şey olmadı. Bir dakika sonra terlemeye başladım ve zehir vücudumdan ter olarak dışarıya çıktı. Üstelik bunu hissettim. Zehrin kanımda dolaştığını...” Özlem bir anlık sinirle “Bunu nasıl yaparsın? Ya seni zehirleseydi ya ölseydin? Ben sensiz nasıl yaşardım? Beni hiç mi düşünmedin?” diye sesini yükseltti. Fatih özür dileyerek “Artık güçlerimi biliyorum ve daha bilmediğim çok gücüm olup olmadığını da sadece deneyerek öğrenebilirim,” dedi. Özlem ilk defa oğluna bu kadar kızmıştı. Aslında her şeyin farkındaydı. Günlerce aç kaldıklarında Fatih’in hiç süt içmeden günlerce durduğu zamanlar ölmesi gerekiyordu fakat o hiç ihtiyacı yokmuş gibi sesini dahi çıkarmıyordu. Gene de oğlunu kaybetmekten korkuyordu. Bu yüzden “Lütfen,” dedi “bir daha asla hayatını tehlikeye atacak bir şey yapma. Eğer beni seviyorsan yapma,” dedi. Fatih tekrar özür dileyerek söz verdi. “Bir daha asla hayatımı tehlikeye atmayacağım. En azından senin haberin olmadan,” dedi ve annesinin yanağından öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN
FantasiaHızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen ama âdeta geceden daha karanlık bir şey duruyordu. Ne olduğunu anlamak için dalları biraz aralamıştı k...