Artık intikam alma vakti gelmişti. Fatih yıllardır bu anı hayal ederek yaşamıştı. Bir gün annesini öldüren herkesten intikamını almaya yemin etmişti ve sonunda birini bulmuştu. Balo boyunca gözlerini Deniz’den ayırmadan dans ediyor ya da onun hakkında insanlara sorular sorarak bilgi alıyordu. Özlem bu durumdan aşırı rahatsız olmuştu çünkü oraya gitmesindeki asıl amacı Fatih ile biraz daha yakınlaşabilmekti. Son iki senede çok güzel zaman geçirmişlerdi ve yapılabilecek her güzel şeyi yapmışlardı. Fatih ona bakarken hep gülümsüyor ve mutlu oluyordu. Saatlerce ona bakıp sıkılmıyordu ama bunca şeye rağmen hiçbir şekilde Özlem’e açılmamış ya da ondan hoşlandığını söylememişti. Balo ortamının bunun için çok müsait olacağını düşünüyordu fakat Fatih tamamen gözlerini yazar Zined’e çevirmişti. Daha fazla dayanamadı ve konuşmaya başladı.
“İstersen benim yerime Zined Hanım’la dans et. Boynunun falan kırılmasını istemem.”
“Çok özür dilerim. Sadece bana birisini çok anımsattı sanki onu daha önceden tanıyormuşum gibi bir hisse kapıldım.”
“Sana çok önemli bir sorum olacak. Lütfen bana karşı dürüst ol.”
“Elbette, ben sana hiçbir zaman yalan söylemedim.”
“Beni bu baloya neden getirdin? Geldiğimizden beri tek ilgilendiğin kişi Zined Hanım.”
“Dediğim gibi sadece bana birisini anımsattı ancak kim olduğunu bir türlü bulamıyorum. Sanırım o yüzden bu kadar dikkat ettim kusura bakma.”
Özlem artık dayanamıyordu. Tek istediği Fatih’in ondan hoşlandığını söylemesi ve bu ilişkiyi bir sonraki evreye geçirmekti. Ancak bunun gerçekleşeceğine dair umutlarını neredeyse kaybetmek üzereydi. Fatih durumun farkındaydı. Özlem’e beslediği duygular ilk başta sadece annesine benzemesinden dolayı olsa da bir süre sonra tamamen fikirleri değişmiş ve Özlem’i kendisi olduğu için sevmeye başlamıştı. Ancak annesine bu kadar çok benzeyen bir insana âşık olması doğru gelmiyordu. Ne kadar onun bambaşka biri olduğunu bilse de bu durumu kabul etmesi çok zordu. Özlem dansı bırakıp bir köşeye oturdu. Morali oldukça bozulmuştu. Fatih bir süre düşündükten sonra Özlem’in yanına gitti ve ellerini sıkıca tuttu.
“Çok özür dilerim. Seni üzmek istemedim. Sanırım bugün biraz gerginim.”
“Önemli değil. Açıkçası ben de çok gerginim. Neden olduğunu bilmiyorum. Az önceki tavrım için de özür dilerim.”
“Hayır sen çok haklıydın. Haddinden fazla Zined Hanım’a odaklandım ve buraya asıl gelme sebebimi unuttum.”
“Asıl sebebin ney? Buraya onunla tanışmak için geldiğimizi söylemiştin.”
“Biliyorum ama daha sonra bu balonun başka fırsatlar için çok uygun bir yer olduğunu fark ettim. Yazarla tanışmaktan çok daha değerli bir konu var.”
“Seni dinliyorum.”
“Bunu nasıl söylesem bilmiyorum. Tam iki senedir beraber çalışıyoruz ve neredeyse her şeyi seninle paylaştım. Bana her konuda çok destek oldun. Senin yanımda olmandan çok mutluyum. Eğer kabul edersen kız arkadaşım olmanı istiyorum. Ama sadece arkadaş değil yani nasıl söylesem bunu daha önce hiç yapmadım, o yüzden beni anlamanı istiyorum. Sevgilim olur musun?”
Özlem ne diyeceğini ya da ne yapacağını bilmiyordu. Uzun zamandır bu anı beklemişti ve sonunda istediği olmuştu. Hiç bir şey söylemedi ve tüm gücüyle ona sarıldı. Gözleri dolmuştu Özlem’in. Çok mutluydu ve Fatih’in kulağına yanaşarak “Evet,” dedi. Fatih’in o an neden böyle bir şey yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Evet gerçekten de onu çok seviyordu ve hoşlanıyordu ama bu bir aşk mıydı, emin değildi. Kafasını hafif kaldırdığında Deniz’in onlara baktığını fark etti ve Özlem’e daha sıkı bir şekilde sarıldı. Balo bitmek üzereydi ve iki kişi dışında herkes çok mutluydu. Fatih gülümseyerek “İzin ver yazarımıza söylemek istediğim birkaç şey var,” dedi ve yavaş adımlarla Deniz’in yanına geldi.
“Zined Hanım tanışmamız pek hoş olmasa da bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek isterim. Eğer izin verirseniz sizi ofisimde ağırlamaktan mutluluk duyarım.”
“Çok teşekkür ederim Fatih Bey ancak bu aralar kendimi iyi hissetmiyorum. Başka zaman bu davetinizi kabul etsem olur mu?”
“Elbette siz ne zaman isterseniz bana uyar. Sizden haber bekliyor olacağım. Umarım bir an önce iyi olursunuz.”
Fatih tekrar Özlem’in yanına geldi ve “Hadi seni evine bırakayım,” dedi. Birlikte eve doğru yola çıktılar. Yol boyunca Özlem durduk yere gülümsüyor ve sürekli Fatih’i yanağından öpüyordu. Gerçekten de Özlem’i bu kadar mutlu görmek Fatih’e de çok iyi gelmişti ancak buna ne kadar devam edebileceğinden emin değildi. Sonuçta ona her baktığında annesinden bir hatıra gözüne geliyordu. Yine de onun annesi olmadığını kabullenmişti. Özlem’in evine vardıklarında sarılıp ayrıldılar ve Fatih aracına binip uzaklaştı. Özlem eve geldiğinde tüm olanları annesine anlattı ve gece boyunca şarkılar söyleyerek dans etti fakat o gece herkes için o kadar da mutlu geçmiyordu.
Deniz eve geldiğinde hâlâ olayın şokunu atlatamamıştı. Kitabı yazdıktan bir süre sonra Fatih ve Özlem’e tıpatıp benzeyen iki kişiyle karşılaşma ihtimali yoktu ancak gerçekten de olmuştu. Ne kadar inanmış gibi yapsa da onların başka biri olduğuna inanmamıştı. Sadece o an mecbur kalmıştı. Telefona uzandı. Uzun zamandır yapmadığı şeyi yapmak üzereydi fakat elleri o kadar çok titriyordu ki numaraları çevirmesi neredeyse çok zorlaşmıştı. Bir süre derin nefes aldıktan sonra telefonu kulağına götürdü. Uzun bir süre geçtikten sonra sesli mesaja geçti.
“Seni uzun zamandır aramadığımı biliyorum ama bu çok acil bir durum. Sanırım Fatih beni buldu. O burada, hem de çok yakında. Bu mesajı duyduğun an lütfen beni ara, lütfen,” diyerek ağlamaya başladı ve “hepimizi öldürecek,” dedikten sonra birden elektrikler kesildi. Odanın içi bir anda zifirî bir karanlığa büründü. Korkudan neredeyse dilini yutacaktı Deniz. Hiçbir şey göremiyordu. Bir çakmak sesi geldi, arkasından bir de sigaradan alınan çok derin bir nefes. Arkasını döndüğündeyse gördüğü ilk şey iki kan kırmızısı göz ve bir sigara ateşiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN
FantasyHızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen ama âdeta geceden daha karanlık bir şey duruyordu. Ne olduğunu anlamak için dalları biraz aralamıştı k...