Sabahın ilk saatlerinde Özlem uyandı ve Fatih’in ona hazırladığı kahvaltıyı gördü. Bu belki de onların bu evdeki son kahvaltılarıydı. Özlem oğluna sarılıp yanağından öptü ve sofraya oturdular. Özlem bu kulübeye ilk geldiği günü ve o ana kadar yaşadığı sayılı güzel şeyi anlatmaya başladı. Aslında hepsi çok üzücüydü ama bu kadar sıkıntıya rağmen hep mutlulardı ve hayattan bir şeyler bekliyorlardı. Fatih annesine dönüp “İnsanlar neden böyle? Niçin beni tanıdıkları hâlde kötü birisi olduğumu düşünüyorlar?” diye sordu. Annesi Fatih’in ellerini tutup gözlerinin içine baktı. “Bak oğlum, benim bu yaşıma kadar insanlardan anladığım tek şey korkunun her şeyi yaptırabilecek güce sahip olduğu ve bütün insanların değişebileceğidir.”
Fatih hâlâ anlamıyordu. Nasıl olur da Deniz ondan korkabilirdi? Bu dünyada zarar veremeyeceği iki kişi vardı, bunlardan birisi de oydu. Özlem, Fatih’e dönerek “Eğer bir gün gerçekten yalnız hissedersen şunu iyi bil, ben her zaman senin yanında olacağım ve seni asla bırakmayacağım,” dedi. Fatih kahvaltıyı tamamladıktan sonra evin içine iyice bir baktı, son kez bakarcasına inceledi her yeri. Yatağının altındaki kutusunu çıkardı, içinde Deniz’e ait eşyalar vardı. Fotoğraflar, toka, bileklik, saç teli ve bir paket sigara. Sigarayı açtı ve içinden bir dal çıkardı. Kapının önüne çıktı ve kulübeye doğru bakarak gene Deniz’den aldığı çakmakla sigarayı yaktı. Çok derin bir nefes aldı ve üfledi. Özlem ona bakıyordu ama hiçbir şey demedi çünkü onun gözünde Fatih hâlâ bir çocuktu ve bunları yaşamayı hak edecek hiçbir şey yapmamıştı. Fatih annesine dönüp “Ben gidiyorum anne, sen de hazırlan. Geldiğimde buralardan gideceğiz,” dedi sesi titreyerek.
Fatih, Denizlerin evine doğru yola çıkarken Deniz çoktan uyanıp Furkanların evine gelmişti. Son kez konuşup gidip gitmeyeceklerine karar veriyorlardı. Anlaştıktan sonra artık dönüşü yoktu. Tüm gerçekleri öğrenme zamanı gelmişti. Birlikte Fatih’in evine doğru yola koyuldular. Fatih uzun süre yürüdükten sonra fabrikaya ulaştı ve içeri girip son kez bir bakmak istedi ama gene de annesinin sözleri aklına geldi ve kimseye görünmeden Deniz’in evine doğru yürüdü. Köye ulaştığında Denizlerin kapısını çaldı ve onun açmasını bekliyordu ama kapıyı annesi açtı ve “Hoş geldin Fatih,” dedi.
Fatih şaşırmıştı çünkü annesinin hiçbir şeyden haberi yoktu. “Rahatsız ettiğim için kusura bakma abla. Deniz iki gündür işe gelmiyor, onu merak ettim,” dedi. Annesi de “Evet, ne olduğunu bilmiyorum. Kaç gündür konuşmuyor kimseyle. Doğru düzgün yemek dahi yemedi. Ben de seninle tartıştığını düşündüm,” dedi. Fatih sakin bir şekilde “Hayır abla benimle tartışmadı. Daha doğrusu benimle en son konuştuğunda çok mutluydu. Bir anda ne olduğunu ben de anlayamadım. O yüzden buraya geldim. Acaba evdeyse çağırma şansın var mı?” dedi. Annesi sabahtan çıktığını, Baharlarla buluşacağını söylediğini deyince Fatih her şeyi anladı. Kaç gündür eve dönerken birisinin onu takip ettiğinden şüpheleniyordu ama hayvan olduğunu düşünerek fazla ilgilenmiyordu. Büyük yılanı öldürdükten sonraki gün Bahar gelip abilerinin dev bir yılanı öldürüp köye getirdiklerini söylediğinde çok şaşırmıştı. Tesadüf olduğunu düşünüyordu ama anlamıştı artık her şeyi. Furkanlar onu takip etmişti ve evini öğrenmişti. Deniz de onlarla birlikte kulübeyi görmeye gidecekti. Hemen “Teşekkür ederim abla,” diyerek koşmaya başladı. Annesinin evde tek olduğunu biliyordu ve daha önce hiçbir insanın o kulübeyi görmesine izin vermemişti Fatih. İlk defa bu kadar korkmuştu. Tüm hızıyla koşmaya başladı.
Furkanlar saatlerce o tehlikeli ormanda yürümüşlerdi. Deniz bunca yolu yıllardır her gün nasıl gelip gitmişti anlam veremiyordu. Bir süre sonra Furkan durdu ve “İşte geldik,” dedi. Gerçekten söyledikleri gibi orada bir kulübe vardı ve oldukça yeni duruyordu. Hatta o kadar iyiydi ki şehir merkezinde bile böylesine bir kulübe bulmak çok zordu. “Fazla ses yapmayın,” dedi Hüseyin “sadece uzaktan bakıp gideceğiz.” Deniz tamamen sessizdi çünkü bu kulübe Fatih’in “KIRMIZI GÖZLÜ” olduğunun bir kanıtıydı âdeta. Furkanların söylediklerinin bir kanıtı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN
FantasyHızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen ama âdeta geceden daha karanlık bir şey duruyordu. Ne olduğunu anlamak için dalları biraz aralamıştı k...