Günler su gibi geçip giderken nasıl olduğunu anlayamadan altı ay geçmişti bile herkesten uzak yaşayalı. Özlem artık bu hayata alışmaya başlamıştı ve zorundaydı da. Her sabah ormandan meyve topluyor, Sultan’ın getirdiği yiyecekleri idareli bir şekilde uzun süre kullanıyordu. Bir gün gene topladığı meyveleri yıkarken Fatih’in sesleri yükselmeye başladı. Etrafını bir bezle kapatmıştı Fatih’in çıkamaması için ama onun sıradan bir çocuk olmadığını biliyordu. Hemen içeriye geldi ve bir anda yarı korku yarı şaşkınlık içerisinde bebeğinin ayakta durduğunu gördü. Ne yapacağını bilmiyordu ama henüz daha emeklemeye bile yeni başlamıştı. Bu kadar çabuk yürümesi onu korkutmuştu. Aslında bu onun için bir nimetti. Erken yaşta her şeyi öğrenmesi çok uzun süre beklemeden yalnızlığının bitmesi anlamına geliyordu. Konuşmayı da erken yaşta öğrenirse artık Sultan’dan başka sohbet edeceği biri olacaktı ki Sultan uzun aralıklarla yanına uğrayıp çok az bir süre kalabiliyordu. Özlem’in istediği, oğlunun bir an evvel büyümesi ve ona bir şeyler öğretebilmekti. Yapacak hiçbir şeyi olmadığı için tamamen Fatih ile ilgileniyordu ve geceleri babaannesinin ona anlattığı masalları anlatıyor, aklında kalan ninnileri söylüyordu. Yaşadığı onca sıkıntıya rağmen bir gün oğluyla birlikte çok uzaklara gitmenin hayalini kuruyordu hep. Hiç pes etmiyordu. Her şeye rağmen çalışmaya devam ediyor ve aynı zamanda zor şartlar altında yaşamaya çalışıyordu.
Birkaç defa kulübeden uzaklaşıp gidebildiği kadar uzak bir köye taşınmayı düşündü ama herkes ona nereden geldiğini ve kim olduğunu soracağı için cesaret edememişti hiç. Daha önce hiç yalan söylemediği için bu konuda pek de başarılı sayılmazdı ama oğlu için her şeyi yapmaya hazırdı. Fatih bir yaşına geldiğinde anne demeye başlamıştı bile. Bu kadarı Özlem’in mutluluktan ağlaması için gayet yeterliydi. Artık oğlunu yanına alıp ormanda gezebiliyor ve ormanı anlatıyordu. Ne kadar anlamadığını bilse de gayet mutluydu. Fatih’in ne tür doğaüstü güçleri olduğunu da öğrenmek istiyordu. İleride insanlar ondan korkacak mıydı yoksa daha mı çok seveceklerdi. Oysa bütün köylerde Fatih’in doğumu korkunç bir hikâye olarak anlatılıyordu. “KIRMIZI GÖZLÜ geliyor,” dediklerinde bütün çocuklar evlerine giriyor ve gitmesi için dua ediyorlardı. Fatih’in gözleri aslında kahverengiydi tıpkı annesinin gözleri gibi ama sinirlendiğinde ya da üzüldüğünde kan kırmızısı oluyordu. Bu yüzden Özlem ona ne olursa olsun sakin kalması gerektiğini ve mümkün olduğunca insanların yanında ağlamaması gerektiğini anlatıyordu. Tabii Fatih’in de yaşı ilerledikçe annesinin anlattıkları artık boşa gitmemeye başlamıştı. Fatih beş yaşına bastığında sıradan bir çocuğa göre çok ileri zekâlıydı. Her şeyi anlıyor ve sorunlara çözüm dahi üretebiliyordu. Hayvanları çok seviyordu, hayvanlar da onu tabii. Bazen Özlem yemek hazırlarken cama birkaç kuş konup Fatih’le sanki sohbet edercesine ötüyordu. Daha sonra Özlem oraya gittiğinde oradan uzaklaşıyorlardı.
Bir gün Sultan, Özlem’in yanına geldiğinde morali çok bozuktu. Özlem ne olduğunu sorduğunda ailesinin ona evlenmesi için bir eş bulduklarını söyledi. Üstelik çocuğu görmemişti bile. Fakat Özlem’in dayısı çoktan kararını vermişti ama Sultan’ın üzüldüğü konu bu değildi. Asıl üzüldüğü evlendikten sonra İstanbul’a taşınacak olmasıydı. Yani artık Özlem’in yanına gelemeyecek ve ona yardım edemeyecekti. En kötüsü de bir daha asla Fatih’i göremeyecek olmasıydı. Ona öylesine bağlanmıştı ki âdeta kendi çocuğu gibi seviyordu. Uzun bir konuşmanın ardından birbirlerine sarıldılar. Bu sıradan bir sarılma değildi, veda sarılmasıydı. Daha sonra Fatih’i de kucağına aldı, yanaklarını öpüp “Ben artık gelemeyeceğim ama beni ne zaman özlersen burada olacağım,” dedi Fatih’in kalbine dokunarak. Tam kapıdan çıkmıştı ki Özlem arkasından geldi ve kulağındaki küpeleri çıkararak “Al bunları, sana düğün hediyem,” dedi. Bu küpeler Özlem’e babaannesinden kalan son eşyaydı. Sultan ne kadar “Olmaz,” dese de Özlem’in ısrarına dayanamayıp aldı. Sonsuza dek saklayacağına söz verdi. Tekrar bir sarılmanın ardından arkasına baka baka ormanın derinliklerine doğru uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN
FantasíaHızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen ama âdeta geceden daha karanlık bir şey duruyordu. Ne olduğunu anlamak için dalları biraz aralamıştı k...