Sabah saat yedi olmadan Özlem çoktan hazırlanmıştı ve Fatih’in gelmesini bekliyordu. Çok heyecanlıydı ve mümkün olduğunca sakin kalmaya çalışıyordu. İmkânları yettiğince şık giyinmişti. Annesine hazırladığı kahvaltıyı topladıktan sonra kapı çaldı. Hızlı hareketlerle kapıyı açtı. Fatih karşısında duruyordu, çok şık giyinmişti. Siyah bir Mercedes arkasında duruyordu. “Ben hazırım,” dedi Özlem ama henüz Fatih hazır görünmüyordu. Hiç hareket etmeden, bir şey söylemeden ona bakıyordu, donakalmıştı. Özlem’in güzelliği onu âdeta felç etmişti. Annesini bir kere böyle görebilmek için tüm mal varlığını verebilirdi. Ama onun annesi olmadığını biliyordu ve ona göre davranması gerekiyordu. “Çok güzel olmuşsunuz,” dedi. “Teşekkür ederim,” dedi Özlem ve “anne ben çıkıyorum,” diyerek kapıyı arkasından kapattı.
Arabaya bindiler ve yola koyuldular. Fatih neredeyse heyecandan arabayı süremez hâle gelmişti. Yanında annesi oturuyordu ama annesi de değildi. Bu anı yaşadığı için o kadar mutluydu ki artık onu hiçbir şey üzemezdi. Bir süre konuşmadılar fakat daha sonra Özlem konuşmaya başladı. “Bu iş için çok fazla kriter gerekli değil mi? Neden sadece Adıyamanlı olması sizin için yeterli anlayamadım.” Fatih tebessüm etti ve “Sanırım ben de o referans isteyen insanlardanım,” dedi. Özlem hâlâ anlamamıştı ama sorgulamak da istemiyordu açıkçası. Bir süre iş hakkında sorular sordu Özlem ve tabii ki istediği cevapları verdi Fatih. Tek istediği Özlem’in bu işi kabul etmesiydi ve onu sürekli görmekti. Kahvaltı yapacakları yer çok lüks bir mekândı ve manzarası oldukça güzeldi. Özlem bunun biraz abartı olduğunu düşünse de sorun etmedi çünkü hesabı o ödemeyecekti.
Kahvaltı için masa çoktan ayrılmıştı ve masanın etrafında kimse oturmuyordu. Sanki özel olarak etraftaki tüm masalar da boşaltılmıştı. Kahvaltıya başladılar fakat Fatih bir şey yemediği için Özlem de çekiniyordu. O yemek yerken birinin izlemesi hoşuna gitmiyordu. Dönüp “Siz neden yemiyorsunuz yoksa kahvaltı yaptınız mı?” diye sordu. “Hayır,” dedi “kusura bakmayın biraz dalgınım,” diyerek yemeye başladı fakat hâlâ Özlem’i izlemeye devam ediyordu. “Buranın balı çok meşhur, denemenizi tavsiye ederim,” dedi. Özlem “Teşekkür ederim ama benim bala alerjim var,” dedi. Bu iş artık çığırından çıkmak üzereydi çünkü Fatih çalıştığı zamanlar eve kahvaltılık aldığında annesi balı yedikten sonra çok kötü olmuştu ve bir daha asla bal almamıştı eve. Kahvaltıdan sonra birlikte şirkete doğru yola çıktılar. Vardıklarında Fatih anlatmaya başladı. “Kalacağınız odayı henüz hazırlayamadılar. Bir hafta kadar sürer. O süre zarfında benim odamda bulunan masada çalışabilirsin,” dedi.
Özlem’le birlikte zaman geçirmek istediği için tüm randevularını iptal etmiş ya da ertelemişti. “Bugün tamamen beraberiz. Sana bilmen gerekenleri anlatacağım ama öncelikle şirketimizi tanımanı istiyorum. Bu şirkette taşeron firmaların ürettiği ürünleri uygun fiyata toplu bir şekilde alarak müşterilerimize satışını yapıyoruz. Senin görevin ise almış olduğumuz ya da zaten elimizde olan bu ürünleri müşterilere tanıtmak ve satışını yaptırmak. Senin bunu çok iyi yapacağına eminim çünkü beni her konuda ikna edebilirsin,” dedi gülümseyerek. Özlem ise biraz utanarak tebessüm etti. “Teşekkür ederim bana güvendiğiniz için. Bu güveni boşa çıkarmayacağımdan emin olabilirsiniz,” dedi. Tüm gün ellerindeki ürünleri öğrendi Özlem, Fatih ise hayatında ilk defa birisiyle bu kadar uzun süre konuştuğu için kendisini çok iyi hissediyordu ve âdeta annesiyle zaman geçiriyor gibiydi. Özlem’den bir saniye gözlerini ayırmıyordu. Özlem ise bu durumdan rahatsız değildi ama bu kadar çok inceleyici gözlerle bakması onu utandırıyordu. İlk gün olmasına rağmen akşama kadar beraber zaman geçirdiler ve Özlem “Çok özür dilerim Fatih Bey ama rica etsem eve gidebilir miyim? Çok geç oldu, annem beni merak etmiştir ama size söz veriyorum bundan sonra istediğiniz saate kadar kalırım. Sadece anneme kaçta döneceğimi söylemedim,” dedi. Fatih onu biraz daha görmek istiyordu ama yaptığının ne kadar yanlış olduğunu fark etti. Onun annesi olmadığını hâlâ kabul edememişti. Sanki hep yanında kalacak ve hiç gitmeyecekti. “Asıl ben özür dilerim,” dedi. “Sizinleyken zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. Sizi bu saate kadar tuttuğum için kusura bakmayın. Normal günlerde saat beşten sonra mesainiz bitiyor. Yani eğer işleriniz erken biterse erken de çıkabilirsiniz, hiç önemli değil,” dedi. “Madem bugün benim yüzümden geç kaldınız, izin verin sizi evinize ben bırakayım,” dedi. Özlem bunu söylediği için çok sevinmişti ama belli etmemeye çalıştı. “Zahmet olmazsa çok sevinirim,” dedi. “Ve bu arada lütfen bana Fatih de olur mu? Bey lafından hiç hoşlanmam, kendimi yaşlı hissediyorum,” dedi gülerek. “Tamam, peki,” diyerek güldü Özlem ve birlikte şirketten ayrıldılar. Eve geldiklerinde Özlem araçtan inmeden “Bıraktığınız için çok teşekkür ederim. Yarın sabah yedide şirkette olurum,” dedi. Fatih gülümsedi ve “Bugün ilk gün olduğu için ve rahat bir şekilde kahvaltı yapıp sizinle tanışabilmek için o kadar erken uyanmanızı istedim. Bundan sonra şirkete sabah on birde gelmeniz yeterli olacaktır,” dedi. Özlem “Bu çok geç değil mi?” diye sordu ama Fatih tekrar etti. “Yarın on birde görüşürüz.” Ve yavaşça uzaklaşmaya başladı. Özlem eve girip tüm gün olanları annesine anlattı. Sevinçten havalara uçuyordu. Fatih ise tüm gün annesinin hatıralarını tekrar yaşadığı için çok mutluydu ve asıl güzel olan ise bundan sonra daima Özlem’in yanında olacak olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN
FantasyHızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen ama âdeta geceden daha karanlık bir şey duruyordu. Ne olduğunu anlamak için dalları biraz aralamıştı k...