(Bölüm Şarkısı/1: Kanye West - Feedback)
"Tanrım! Bu delilik!" Diyip inledim ve bu kanlı sahneyi görmemek için ellerimle yüzümü kapattım. Çok iğrençti.
"Isak Jonas Keyser olmak bu olsa gerek. Adam hastanelik oldu. Güzel bir dövüştü." Dehşetle Hilde'ye baktım. Ciddi miydi? Bundan zevk mi alıyordu? Tamam, ben de boksu seviyordum ama yasal ve kural barındıranlarını.
"Bu dövüş değil, daha çok bile isteye ölüme yürümek."
"Ama ortada bir ölümden dönme söz konusu."
"Ciddi misin?" Kaşlarımı kaldırıp Giray'a baktım.
"Sonuç olarak kimse ölmüyor. Zaten, amaç da bu değil mi? Öldün sanıyorsun ama yine de yaşıyorsun." Ağzım açık Hilde'ye bakarken omuz silkip önüne döndü ve yeni başlayan raunda odaklandı.
"Aynen öyle. Cuk oturan doğru bir tanım oldu. Helal, sana kız." İkisi de birbirlerine beşlik çakınca gözlerimi devirdim. An itibariyle ikisinin de problemleri olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Hilde ve Giray'ın aklına uyup buraya gelmemeliydim. Sırf korkum geçsin ve kafam dağılsın diye, onlarla birlikte düşünmeden Bur'e gelmeyi kabul etmiştim ama yasal ve illegal olmadığını bilmeden önceydi. Şimdi ise, bir an önce buradan gitmek istiyordum. Çünkü karşımda bir vahşet yaşanıyordu. İnsanlar, acımasızca birbirlerini yumrukluyorlardı. Ve kimse buna dur demediği gibi, söylem ve davranışlarıyla bu durumu destekliyorlardı. Kendime bir not; kendin de olmadığın ya da duygu durum bozukluğu yaşadığın anlar da karar alıp verme. Ve uygulama. Kendin zararlı çıkarsın. Pekâlâ, daha fazla buna katlanamayacağım.
"İçecek bir şeyler alacağım." Diyip, ayağa kalktım. Konuşmalarına fırsat vermeden hızla yanlarından uzaklaşıp bar kısmına geçtim. Şu duruma gidecek tek güzel şey bir bardak soğuk suydu. Yeşil saçlı, orta yaşlardaki barmaid gülerek suyumu verdiğinde tek dikişte içip deyimi yerine getirmiştim.
"Güzel tercih." Kaşlarımı kaldırıp yaka kartında, isminin Lara olduğu yazan barmaide baktım.
"Anlamadım."
"Bir şeylerden kaçmak için alkol alıp kendini uyuşturmak yerine; olanlarla yüzleşip üzerine soğuk su içmek doğru bir tercih." Dalga mı geçiyordu?
"Yanlış meslektesiniz, o halde. Klinik, sokağın hemen aşağısında."
"Anlamamazlıktan gelmekte bir seçenek, tabii."
"Pardon ama tam olarak neyi anlamam gerekiyor?"
"Hayat, bir şeyleri anlamak için çok kısa. Anı yaşamaya bak." Diyip göz kırptı. Ne kadar çelişkili bir konuşma şekli, bu böyle?
"Senin burada ne işin var?" Şaşkın bakışlarım hemen yanımda duran Tutku ve Pamir'e kaydı. Asıl onların burada ne işi vardı? Pardon. Dövüşen Isak Jonas Keyser olduğuna göre tabi ki de burada olacaklardı.
"Biraz karışık bir durum, aslında." Diyip, burnumu kaşıdım. Ardından gürültüyü bastırmak ve sesimi duyurmak adına yeniden sesimi yükselttim. "Siz burada ne yapıyorsunuz?" Tutku, içeceğinden bir yudum alıp bana döndü.
"Biraz karışık bir durum, aslında." Güldüm.
"Tek misin?" Bakışlarım Pamir'e kayınca başımı olumsuzca iki yana sallayıp VIP kısmında oturan Hilde ve Giray'ı işaret ederek konuştum.
"Hilde ve Girayla birlikte geldik." İkisi de şaşkınca önce, bana baktılar ve sonra, birbirlerine bakıp bir şey söylemeden kızgınca çocukların yanına ilerlediler. Ardlarından omuz silkip önüme döndüğümde; hiç konuşmayıp filozof baristanın önüme koyduğu çerezlerden yemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRSAM | YARI TEXTİNG
RandomHayatı oyun sanıp belli planlar ve kurallar dahilinde yönetmeye çalışırken farkında olmadan aslında, kendi içimizde kaybolup oradan oraya sürükleniyor, doğru ile yanlışı aynı mantık çerçevesi içinde arıyorduk ama unuttuğumuz bir şey vardı. Biz, birb...