20. Bölüm

1.4K 381 300
                                    

  
    Sabah güneşin doğuşuyla yepyeni bir güne bazı gözler açılmıştı bile. Urfa'da bugün sıcak bir gün olacağa benziyordu. Güneşin kavurucu sıcağı pencerelerden içeri girmişti bile. Sabahın erken saatleri olduğundan sokaklar boştu. Yine dün olduğu gibi bugünde erken kalkmıştı konağın hanımı Birgül. O bugüne, kocası Boran ağayla kurdukları plan ile uyanmıştı. Pusuya düşüreceklerdi hiç hazetmediği nefret ettiği gelinini. Bu planını gerçekleştirmek için kocasını uyandırması gerekiyordu. Kocasını uyandırmak için baya zaman kaybetmişti. Zaten Boran ağa dünkü adamın soylediklerini düşünmekten uyuyamamıştı. Uyandığı sıra da doğrularak karısına çattı kaşlarını.

"Dün bir bugün iki nediye sabahın köründe kaldırıyon."

"Boran unutun mu bugün Berdil'e kuracağımız tuzağı."

"Ha tuzak vardı deme. Neyse beni konuşturma da sen katilin gızını çağar."

Birgül odasından çıkıp oğlunun odasına gitmek için merdivenlerden çıktı. Birinci kata vardığında kapı arası açık olan odaya girdi. Diğer odalar kadar büyük olmayan oda da Berken uyumaktaydı. Oğlu yılardır kendi odasından başka odada da yatmıyordu. Bu sabah burada gorünce oğluna öfkelenmişti.

"Demek yılardır kaldığın odayı babanın katilinin kızına bırakıp burada yattın. Ah benim asalak oğlum yoksa kinin bitti mi? Yoksa sevdalandı mı o gıza. Sevdalansan bile oğlum bugun yapacaklarımızdan sonra o gızı öldürmemekte kendini zor tutacan" diye kapı eşiğinden kendi kendine mırıldandı.

Kapıdan çıktığı sırada kapıyı sıkıca kapattı. Bu sefer adımlarınķ oğlunun odasına attı. Oğlunun odasına vardığında hızla kapıyı açtı. İçeri girdiğinde bazada uyuyan Berdil'i görmesiyle cinlendi.

Kalkmasını için yüksek sesle konuştu.
"Senin benim oğlumun yatağında ne işin var." Dediğinde gözlerini tam olarak açamayan Berdil şaşkınlıkla ona bakıyordu. Derken konuşmasına devam etti.

"Neyse bunun hesabını sonra saa soracam. Ama şimdi hemen kalkıp benim peşime düş. "

Bu söylenenlere sinir olmuşcasına doğruldu ve, "niye napacam sabahın köründe?" diye sordu.

"Ellinin körünü yapacan. Çabuk hadi kalk Amed'in kalbinden vurmuşlar gel ölmeden elinden geleni yap." Dediğinde
Berdil panik dolu yüz ifadesiyle sorular sordu.

"Nasıl vurmuşlar? Ne zaman vurdular? Durumu ciddi mi? Peki Berken'in haberi varmı? "

"Biraz evvel konağın kapısına bırakmışlar. Durumu pek bu ciddi. Boran ağam az ötede ki depoya götürdü. Berken görse Amed'in bu hâlini kalpten gider. O yüzden ağzını sıkı tutta kalk yürü."

Birgül bu yalanı Berdil'e inandırmış olsa ki Berdil hızla depoya ilerliyordu. Tıpkı Boran ağanın sözlerine inanan Amed gibi.

Boran ağa Amed'i, kalk acil işlerimiz var vadiyle kandırıp depoya götürmüştü. Ve Boran ağa çıktığı sırada onun burda kalmasını istemişti. Tabi Amed saftı Boran ağa'nın laflarına hep kulak asardı. Bu seferde az sonra ne olacağını tahmin etmeden masumca dizlerini çökmüş ağasının gelmesini bekliyordu. Bu kısa bekleyişten sonra depodan içeri giren ağasının hanımını ve Berdil'i görmesiyle birden ayaklanıp onlara yaklaştı. Ona bakan şaşkın gözler Berdil'den başkası değildi. Onu kanlar içinde görmeyi bekliyordu Birgül ona öyle söylemişti. Arkasında duran kaynanasına hesap sormak için arkasını döndüğünde artık çok geçti. Üstlerine kapıyı kitlemiş depoyu terk etmişti. O an herşeyi anlayabilmişti Berdil. Hızla demirden olan kapıya koştu ve var gücüyle kapıyı yumrukladı. Daha olayı tam olarak anlayamayan Amed ise olayları kavradığında ilerde çaresizce kapıyı yumuruklayan Berdil'e eşlik edip kapıyı açmak için var gücüyle kapıya dayandı.

BİR GÜLÜŞE BİR ÖMÜR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin