40. Bölüm

1.1K 228 3
                                    


Saburer konağı yepyeni bir güne merhaba demişlerdi. Berken uyandığında yanı başında uyuyan karısının kokusunu içine çekti. Yüzünü hafızasına tekrardan kaydetti. Bakmaya doyamıyordu. Sonra hafif tebesüm edip ellerini karısının karnına koyup gıdıklamaya başladı. Berdil gülerek gözlerini açtığında, ellerini onu gıdıklayan kocasının karnına uzatarak gıdıkladı. Odada mutlulukla kahkaha atarlarken, şifonyerin üzerinde ki telefon çaldı. Karı koca kimin telefonu çalıyor dercesine birbirlerine bakarlarken zil sesinin tonundan kendi telefonunun çaldığını anlayan Berdil ayaklandı ve telefonu açtı. Arayan annesiydi. Berdil açıp konuşunca Berken de lacivert ceketini üzerine alıp koltukta oturdu. Karısının konuşmasını bitirmesini bekledi. Karısı konuşmasını bitirince elinden tutup anlından öptü.

"Beni hiç bırakma." dedi genç adam.

"Sende beni bırakma." Dedi genç kadın ve kocasının yanağından öptü.

Bir vakit sonra avluya indiklerinde Saburer'ler çoktan kahvaltıyı yapıp kalmışlardı. Kimse etrafta görünmüyordu. Berken sofrayı işaret edip, "e bunlar bizi beklememiş, yemiş kalkmışlar." Genelde Berken'i hep beklerlerdi.

Berken'in yüzü düşmüştü. Karısı elinden tutup mutfağa çekişirdi. Berdil mutfak masasının üzerine dolptan çıkardığı kahvaltılıkları bir bir koydu. Mutfakta beraber kahvaltı yaptıkları esnada bulaşıkları toplayan Ayten, bu aşk dolu birbirlerine bakan bu ikiliye bakıp konuştu.

"Allah sizi birbirinizden ayırmasın.."

"Amin" dedi ikisi aynı anda.

"Dedem nerdedir?" Diye sordu Berken.

"Terasta otur." cevabını Ayten'den aldıktan sonra Berken ayaklanıp terasa dedesinin yanına çıktı.

Terasın kapısını açtı. İçeri girdi. Dedesi o yüksek yerden etrafı izliyordu. O yaşta hasta olurum, diye düşünüp çıkmamazlık etmemişti. Haliyle sonbaharın ortasıydı. Dedesi torununu görünce, "gel hele evlat gel" Diyerek yanında yer verdi. Berken oturdu ve ilk sohbeti o açtı.

"Dedem dün tam Kervan Sabur'erin yani babamın katilini Ceyhun Karadağ'dan öğrenicektim." Devran ağa merakla kulaklarını açıp dinliyordu. O derece ki sandalyesini öne çekti.

"Eee anlat sonra ne oldu?"

"Biri onu öldürdü. Katili göremedim uzaktan ateş etti. Dedem bu katil her kimse bizi çok iyi gözetiyor. Ve ben o katili bulamadıkça deleniyom."

"Sabret evlat inşallah bulucaz."

Berken konuşmak üzereyken terasın kapısının açılmasıyla sustu. Elinde tepsi üzeri 2 bardak çay ile birlikte içeri giren Berdil idi. Aslında Nuriye çayları getiriyordu ama Berdil elinden alıp getirmişti. İlk olarak tepsiyi Devran ağaya ardından kocasına uzattı.
Devran ağa çayı alırken, 'sağ ol' demişti. Kocası ise gülümsemişti. Berdil bedenini kapıya çevirip çıkmak üzereyken Devran ağa'nın sesinini işitmesiyle olduğu yerde durup, bedenini ona seslenen yaşlı adama çevirdi.

"Hakını helal et. Sana ve ailene etmediğimizi bırakmadık." Demişti Devran ağa.

Berdil bu beklemediği cümle ardından kocasıyla göz teması kurmuştu. Kocası da dedesinin bu cümleyi kurmasına şaşırmıştı.

Berdil anlık düşündü ve "helal olsun." Dedi tüm içtenliğiyle. Sonra bu pişmanlık içinde olan yaşlı adamın elini öpüp anlına koydu. O sırada Devran ağa ceketinin iç kısmından hoş görünümlü bir kolye çıkardı.

"Bu Berken'in babanesinin kolyesiydi. Bana demişti ki; Berken'in karısı oldumu ona ver. Bunca yıl sakladım al şu kolyeyi kızım artık olması gerekken yerde olmalı."

BİR GÜLÜŞE BİR ÖMÜR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin