8.BÖLÜM ~Ölme!~

2.7K 1.2K 184
                                    


8. Bölüm

~Ölme!~

O koyu kahve gözler güneş battığı anda kendiliğinden kapanmıştı. Haykırışlar rüzgarın hafif esintisiyle yankılanıyordu. Sevdiği adamı yerde küçük taşlarının üzerinde kanlar içinde gördüğü anda dünya sanki başına yıkılmıştı. Sanki damarları sıkışıyor, kan gitmiyordu beynine. Kan bulaşmış elini sevdiği adamın eline koyup sıkıca tuttu Havin. Karamsar en ufak bir olayı bile kötüye bağlayan Birgül oğlu için dizlerine vurmaya başlamıştı bile. Gitti gitti koskoca oğlum gitti! Birgül oğlunun elini tutan eli bir hışım çekti.

"Ellerin kırılsın! Defol git burdan. Eğer oğluma bir şey olursa senide o ağbeynide and olsun ki kendi ellerimle öldürürüm."

"Hayır Berken'e bişey olmayacak. Berken eyi olacak." dedi Havin hıçkırarak. Araya Helin girdi. Helin de ağlıyordu.

"Benim ağbim güçlüdür inşallah ona bişey olmayacak" Dediği sırada abisin kan bulaşmış elini tutuyor, başında göz yaşı döküyordu.

Dedesi de torununu yerde görmemek için başını eğmiş kalbine elliyordu. Kalbi sıkışmıştı. Ayakta zar zor duruyordu. Torununa düşkündü ona bir şey olsa kahrolurdu.

Evvelden beri sesi çıkmayan Boran ağa da oğlunun durumundan Havin'i meshul tutarak tüm sinirini ondan çıkarttı. Kolundan tutup konaktan dışarıya atmıştı. Çalışanlar azar yememek için uzaktan korku ve üzüntüyle olanları seyretselerde Saburer'lerin acı çekmesi bazılarını içine su serpilmişti.

Baştan aşağı tir tir titreyen Berdil ise hâlâ üzerinden atamadığı şokun içerisindeydi. Bu durum kolay olmamalıydı. Kolay olmamalıydı hem gözünün önünde taze taze kan görüyordu. Onu bu olay değil o silah sesi korkutmuştu. Hem Berken'in durumunu merak ediyor, hem de gitmeye cesaret edemiyordu. Onunda içinde kopan bir şeyler olmuştu. Şu an ağlamamak için göz yaşlarını tutuyordu. Cesaretini toparlayıp yanına gitmek için bir adım atığında ona doğru gelen acılı annenin feryadıyla geriye çekildi.

"Oglumu eyleştir! Bak oğluma yarasını tedavi et ne durursun de hade." Dedi Birgül, "bakma baa öyle oğlumun yarasına bak."

"Ben napabilirim. Benim elimden bir şey gelmez. Hemen acilen hastaneye götürmemiz lazım." Dediğinde bu sefer de Boran ağa karşısına dikildi. Kolundan tutu ve,

"Hastaneye falan gidilmeyecek sen benim oğlumun yarasını tedavi edecen eğer edmezsen, eğer oğlum olurda ölürse sende ölecen." Bu sefer kaşlarını çattı. "Hem sen doktor olmayağmıydın."

"Saçmalamayın ben daha tam olarak doktor olmadım, ben yapamam. Oğlunuzun katili olursunuz."
Dediğinde saçından bir tutam tutup çekiştiren kadına baktı. Yaşla karışık yeşil gözlerini kocaman açmış ona bu sözleri söylüyordu.

"Eğer oğlum ölürse sende ailende ölür. O yüzden elinden gelenin en fazlasını yap."

Tam ağzını açıp bir kez daha itiraz edicekti ki, o sırada kovmalarına rağmen konağı terketmeyen Havin onlara doğru koşup, Devran ağa'nın elini tuttu. Tutarkende dizlerinin bükmüş üzerine oturuyordu.

"Devran ağam lütfen Berken'i hastaneye götürelim." Derken ağlıyordu.

"Sen bizim işimize karışma! Zaten ne olduysa senin o ağben yüzünden oldu. Elimden bi kaza çıkmadan çıkıp gidesin."

Bunlar nasıl bir ailedir, nasıl önemsemeyiştir. Gözgöre göre evlatlarını yerde kanlar içinde bırakmışlardı. Belkide zamam gidikçe kötü bir tabloyla karşılaşacaklardı ama onlar hastaneye götürmemekte ısrarcılardı. Peki Berdil bunların hepsine göz mü yumucaktı? Yine iş ona kalmıştı. Hızla Berken'e doğru ilerledi ve yarasına itinayla baktı. İki üç dakika sonra etarfına bakınıp, "hadi o zaman neyi beklersiniz taşısanıza Berken'i odaya." Diye sesini yükseltti.

BİR GÜLÜŞE BİR ÖMÜR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin