42. BÖLÜM

1.2K 254 14
                                    


 "Senin küçüklük fotoğrafların var mı? Çok merak ediyorum küçüklüğünü."

"Nerden çıktı bu merak."

"Ne bileyim merak ediyorum.."

"Olması lazımdı. Aşağı katta depodaydı sanırım. Ama benim şimdi acil şirkete gitmem gerek. Dönüşte beraber alırız."

Berken kapıdan çıkıp gittiğinde Berdil de ardından çıkmıştı. Doğrusu çok merak etmişti. Akşamı bekleyemezdi. Alt kata indi. En alt kat biraz karanlıktı. Rütübet dolu basamaklardan inerken depo önüne vardı. Kapıyı ayağıyla iterek açılmasını sağladı. Zaten kapı hafif aralıklıydı.. İçeriye girdi, ışığı açtı.

Karmakarışık bu odada doğrusu o resimleri bulmak hiçte kolay değildi. Etrafa dokunmadan gözleriyle inceledi. Toz dolu dolabın en üst rafında bir çerçevenin olduğunu farkedince oraya ilerleyip kolunu uzattı. Ama kolu o çerçeveyi almaya yetmedi. Kapının arkasında ki küçük tabureyi ayağının altına aldı. Çerçeveyi eline alınca çerçevede gördüğü küçük oğlan çocuğunu inceledi. Zeytin gibi gözleri, esmerliği, hafif gülümsemesi, ama o yaşa rağmen çatık kaşları. Bu kocasının küçüklüğüydü. Ne de tatlıymış, diye düşündü. Çerçeveyi kucaklayıp tabureden aşağı indi.

Kapıdan çıkıp çerçeveye baka baka ilerledi. Tam basamaklara doğru adım atıcakken duyduğu sesle olduğu yerde kaldı. Ses kısıktı ama oda tamamen boş
olduğundan yankı ediyordu. Bu kalın sesin sahibi Boran ağa'ydı. Ne işi vardı ki bunun bu depoda, diye düşünmekten kendini alıkoyamadı. Hiç bakmadan yoluna devam edecekti. Ama bu sözler
kulağına varmıştı.

"Göm onu göm." Meraklanıp kapıya biraz yaklaştı. Boran ağa telefonda konuştuğuyla muhim bir şey konuşuyor olsa gerekti ki taa buraya kadar inmişti.
Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra içerden bu ses duyuldu.

"Eğer öldürmeseydim Kervan'ı benim öldürdüğüm ortaya çıkardı." Berdil bu son duyduğu cümleyle elinde ki çerçeveyi istemsizce yere bıraktı. Ağır bir çerçeve olduğundan fazlasıyla ses çıkmıştı. Bu sesle kaçmak isterken Boran ağa onu farketti.

"Dur!" diyerek Boran ağa bağırdığında Berdil önünü döndü. Boran ağa az önce konuştuklarını duyduklarının farkındaydı. Bu yerde bağıra bağıra bu önemli konuyu dilendirdiği için pişmanken ne edeceğini düşünüyordu.

Berdil korkuyla çığlık attı.
"Katilsin sen katil! Kardeş katilisin. Demek bunca yıl saklayabildin, babama iftira attın. Ama artık cezanı cekiceksin."

"Söylemeyecen." Boran ağa bir adım yaklaşarak Berken'in küçüklüğü bulunduğu çerçeveyi ayağıyla kırdı, ezdi.

"Seni öldürmem. Berken'i öldürürüm. Öldürürüm eğer bir kişiye dahi söylersen."

"Hayır yapamazsın.. Berken'i öldüremezsin!"

"Dene ve gör diyecem amma her şey geç olacak. Söylersen Berken'i öldürürüm. Hem kimse de inanmaz sana kanıtın yok." Boran ağa bu sözü söyleyip oradan ayrıldı.

Berdil ağlayarak yerde paramparça olan camların arasından fotoğrafı çıkartıp eline aldı. Ve hızla oradan basamakları çıkıp odasına vardı.

Az önce duyduklarıyla afallamıştı. Nasıl olurda bir insan kardeşini öldürebilir? Nasıl bir caniydi ki yılarca oğlum dediği adamın canıyla tehtit ediyordu. Çünkü katıydı, kötüydü.. insafsızdı. Bu konakta daha fazla duramazdı. Gitmeliydi söylemeliydi şikayet etmeliydi. Eline küçük çantasını alıp çıkarken biraz yürüdükten sonra duraksadı.

Şimdi ya Boran ağa Berken'e zarar verirse, diye düşündü. Sahi düşündüğü gibi Boran ağa dediğini yapar mıydı? Yapardı, yapardı. Daha daha düşündüğü insanın nefesini kesicek düşüncelerle elinde ki çantayı bıraktı ve dizlerini kırıp yere çömeldi.
"Allah'ım yardım et." dedi tüm içtenliğiyle.

BİR GÜLÜŞE BİR ÖMÜR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin