18.03.21
Kalabalık dolmuş sorunsalı.
Genellikle otobüslerdeki gibi belli bir güzergâhı olan, fakat otobüslere ek olarak yolcu indirip bindirmek için herhangi bir yerde durabilme özelliği olan bu ulaşım aracındaysanız ve etrafınızda boşluk dahi olmamasına rağmen sizi çekiştiren amcalar varsa hayat gerçekten zordur.
Üstelik 21 yaşında, üniversiteden evine gitmek için her gün bu aracı kullanmak zorunda olan bir insansanız daha da zordur.
Dolmuşların nefret ettiğim şeyler listesinin başında geldiğini anlamışsınızdır, ta ki dolmuşu dünyanın en güzel şeyi olarak görmemi sağlayan o adama kadar. Şoförden bahsediyorum bu arada.
"Yuh artık dolmuş şoförüne de mi be?" demeyin, ön yargılı olmayın. Bu Allah'ın belası araçların görüp görebileceği en nadide parça o.
Bugün yine hata yaptığımı bile bile bu kalabalık dolmuşa adımımı attığımda onu görmemle "hata" kelimesinin sözlük anlamını unutmuştum. Şoför koltuğuna en yakın mesafede kendimi konumlandırdığımda cebime tıkıştırdığım beş lirayla cebelleşiyordum.
"Çıksana ya." diye söylenmeye başladığımda ise dikiz aynasından "Ver artık şu parayı." bakışı atan koyu kahvelere denk geldim. Yüzüme sevimli olduğunu düşünerek tüm dişlerimi gösterdiğim bir gülümseme yerleştirdim. Fakat O sevimli olmadığını düşünmüş olacak ki "Te Allahım." diyerek kafasını sol tarafa doğru sallayıp göz devirmişti.
"Emh, burdan bir öğrenci alır mısınız lütfen?"
Kibarlıktan ölecek miyim ne?
Sağ elini direksiyondan çekip bana doğru uzattığında paramı açık duran avcuna bıraktım. Parayı aldıktan sonra eliyle vitesi bir kademe değiştirip alnına düşen siyah tutamları geri attırdı. Bir gözü yoldayken paranın üstünü ayarlayıp bana uzattı. Sonra eliyle burnunu kaşıyıp az önceki gibi elini tekrar vitesin üzerine koydu, sol elinin parmaklarıyla direksiyona vurup ritim tutarken sağ eliyle de vitesi 3ten 4e geçirdi.
Yalan yok, en çok da kemikli elleriyle yaptığı bu hareketlerine düşüyordum. Adamı izleyeceğim diye verdiği para üstüne hiç bakmadan cebime atıverdim. Yanlışsa da yanlıştı canım ne yapayım yani, gelecek yanlış ondan gelsindi.
Her dolmuş şoförü gibi dolmuşu patlama derecesine kadar doldurma eğiliminde olduğu çok belliydi. Duraktaki teyzelerin gözü korktuğu için "Biz sonrakine binelim." deyip geri dönmeye yeltenmişlerdi.
"Gel teyzecim gel, arada boş yerler var. Arkadaşlar arkaya doğru ilerler misiniz?" diye bağırdığında teyzeler de hemen ikna olup binmişti. Biraz itiraz mı etseydiniz acaba ya, hani şu an ciddi anlamda arka taraftaki bir çocuk sülük gibi cama yapışmıştı da.
Bu harika konumumdan vazgeçmeyeceğim için buraya yapışık gibi duruyor, adımımı dahi atmıyordum.
"Mmh bir kişi uzatır mısınhh?"
Unuttuğum bir şey vardı ki o da; Şoföre en yakın konumda ayakta duruyorsanız tüm para verme işlemlerinin size kitleneceğiydi. Kendim kaşınmıştım. Kolumu parmaklayan kadına yandan bir bakış atıp elindeki paraya uzandım.
"Burdan bir kişi alır mısınız?"
Avcuna koyduğu bozuklukları toplamaya çalışırken eline fazlaca temas ettiğim için ellerim terlemişti, paralar da elimden kayıyordu şimdi. Avcundan düşürdüğüm bozukluğu almak için yere eğildiğimde elime basılma tehlikesi geçirsem de paraya ulaştım.
Boşluğumdan fırsat bilip yerime geçmeye çalışan adamı iteklerken omzumdan düşen çantanın askısını düzeltiyordum.
"Beyefendi çekilir misiniz lütfen ya? Hah biraz şöyle gidin şu tarafa. Oh be."
Arkadan biri ısrarla omzuma dokunduğunda iki kişinin daha para uzatmaya çalıştığını farkettim.
"Burdan da iki kişi uzatır mısın?"
"Burdan da bir kişi."
"Ablacım taksit taksit vermesenize şunu Allah aşkına çıldıracam ya." diye söylenirken şoförün omzuna nazikçe dokunup beyendi halimi takındım.
"Burdan bir kişi, burdan da iki kişi alabilir misiniz acaba?"
Kendi kendine sırıtan şoförü yakaladığımda dikiz aynasından gözlerimizi birleştirdiğim gibi kafasını çevirip gülüşünü saklamıştı. O gülüş saklanır mıydı be adam? Güldüğünde güller açan gamzeleri olduğunu yeni farketmiştim çünkü adamı hiç gülerken görmemiştim ki. Zaten dolmuş şoförü niye sürekli gülsündü ki?
Evime doğru yaklaştığımızda boğazımı temizleyip ineceğimi söylemeye hazırlanıyordum. Şu hayatta en çok gerildiğim şeylerden biriydi bu. Hani arka koltuklardan "Kaptan, inecek var." diye çığıran insanlar olurdu ya, işte ben o tipin yanından bile geçemezdim. İnmek istediğimi söyleyemediğim için iki durak geri yürümek zorunda kaldığım bile olmuştu.
Bu şoförle kurduğum her etkileşim benim için bir önem taşıdığından bu sefer ortaya atılacaktım.
"Şoför bey, köşede bırakır mısınız lütfen?" dediğimde kafasını sallayarak onayladı. Sesim o kadar ince çıkmıştı ki, on yaşındaki çocuklar gibi çıktığına bahse girebilirdim.
"Kolay gelsin, iyi akşamlar." deyip gülümsedim, o da "İyi akşamlar." derken yola bakmaya devam etti.
"İneceğim hanımefendi bir dakika, geçebilir miyim?"
"Çekilir misiniz?"
Araç durduğunda ayakta duran insanları tek tek itekleyip kendimi dışarı attığım gibi derin bir nefes çektim. Oksijen diye bir şey vardı yahu.
Selamlarr💖
Anlık bir hevesle başladım, umarım güzel olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLMUŞ | bxb
General FictionDolmuşların nefret ettiğim şeyler listesinin başında geldiğini anlamışsınızdır, ta ki dolmuşu dünyanın en güzel şeyi olarak görmemi sağlayan o adama kadar. Şoförden bahsediyorum bu arada.