42

6.9K 495 162
                                    

20.04.21

Evren

Yoğun bir ders takvimi, beyninizin içine işlemek ister gibi yüksek sesle konuşan hocalar ve sıkışık bir trafik günlük enerjimi sömürürken anahtarımı kilide sokup çevirdiğim an tüm bu yorgunluğumu unutturacağını bildiğim kişiye seslendim.

"Ben geldim hayatım."

Botlarımı gelişi güzel çıkartıp içeri aldıktan sonra montumu ve beremi de askılığa bıraktım. Evin sıcaklığı direkt içeri girdiğim gibi içime işleyip vücudumu baştan aşağı sarmıştı.

"Odadayım."

Odamıza girdiğimde dirseğini çalışma masasına dayayıp bir eliyle kalemi çeviren sevgilimin kitaba öldürücü bakışlar attığını yakaladım. Çatık kaşları, kalemi hızlı hızlı çevirişi, gözleriyle baktığında çözecekmiş gibi soruya üstten üstten bakması, alnına düşen siyah tutamlardan rahatsız dahi olmayıp onları çekmek için bir hamlede bulunmaması gözüme fazla sevimli gelmişti. Oturduğu sandalyeye arkadan yaklaşıp kollarımı boynuna sardığımda kahkaha atarak yanağını öptüm.

"Noldu kuzum?"

"Çözemiyorum şu salak soruyu iki saattir." Kaleminin arkasıyla kitaptaki soruya vurduğunda resmen soruyu bana şikayet ediyor gibiydi.

"Ver bakayım. Kay azcık."

Kalçamla Alper'i iterek sandalyede kendime yer açtığımda Alper'in götünün çoğu dışarıda kalmıştı. Düşmemek için masaya tutunduğunda elinden kalemi kapıp soruya bakmaya başladım.

"Yeşil toplar kutuya dizilecekmiş...Hımm...O ona eşit olacak, en büyük numara 8 hıı, hıı, fısısısıs, eeee. He." Ben de Alper gibi elimde kalemi çevirmeye başladığımda aklıma gelen bir çözümü denemeye yeltendim.

"Şunu şuna koysak, bunu şuna, şu da şu, 2.kutu hangisiymiş bakim, haaaa dur." Kalemin silgisiyle son yaptığımı silip tekrar soruya gömüldüm.

"Cevap 120 mi?"

"Değil." Bir hevesle kaldırdığım kafamı geri indirip kalemi kitabın üstüne fırlattım.

"Yeşil topları sikim." deyip sandalyeden kalktığımda Alper de kahkaha atıyordu. Bütün gün üzerime yapışan dar pantolonumu zorla çıkartıp yatağın üstüne fırlattığımda bacaklarımın hava aldığını hissediyordum. Altıma kısa ev şortumu geçirdiğimde üstüme de Alper'in tişörtlerinden birini giyiverdim. Kalemin arkasını ağzına sokarak beni izlerken "Yakışmış." deyip göz kırpmıştı. Ben de ona göz kırparak karşılık verdiğimde kendimi yatağın üstüne bıraktım.

"Bugün ne yesek? Ben acıktım baya."

Soruma "Ben yemeği hazırladım, fırında pişiyor." cevabını aldığımda gözlerimi şaşkınlıkla açıp kafamı yataktan kaldırdım.

"Sen yemek mi yaptın?"

"Tüm gün evde patladım. Ben de yemek yapayım dedim. Hem sen zaten yorgun gelirsin diye yemekle uğraşmanı istemedim."

Elimi kalbimin üzerine koyup gözlerimi kıstım. "Aaaaah kalbim. Bak seni ısırırım çocuk."

Yanına gittiğimde kafasını içime sokacakmış gibi göğsüme bastırdığımda nefes alamadığı için alttan alttan elime vurmaya çalışıyordu. Kafasını kaldırmasına izin verdiğimde kızarmış suratının her yanına öpücükler kondurup kondurup çekildim. Dudağının üstüne dudaklarımı uzun bir şekilde bastırdıktan sonra sırf takılmak için oyuncu bir tavır takındım.

"Zehirlenmeyiz değil mi?"

"İnşallah."

"...Bu arada bugün kargon geldi. Bak şuraya koydum. Açmadım." Kafasıyla gösterdiği yere baktığımda kutunun üzerinde gördüğüm yazıdan söylediğim kıyafetlerin geldiğini anlamıştım. Normalde dışarıda giydiğim şeylere daha çok önem verdiğim için alışverişlerimi hep o yönde yapmıştım. Böyle olunca da evde pasaklı pasaklı kıyafetlerle geziyordum. Tek başıma yaşadığım için sıkıntı olmuyordu ama artık ev giyimime de özen göstermem gerektiğini fark etmiştim.

DOLMUŞ | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin