11.04.21
Gece manasızca, dur durak bilmeden alkol tüketmemin karşılığını zonklayan kafam, mide bulantım, susuzluktan kurumuş bir ağız ve pelte olmuş vücudumla uyanarak almıştım. Elimle ovuştura ovuştura gözümü zor açtığımda Alper'in yüzüme çok yakın olan nefeslerini hissettim. Gece son gördüğüm yüzün o olması sonucunda ertesi sabah da gördüğüm ilk yüzün o olması içimi ısıtırken hafifçe kıpırdandım. Normalde ağır uykusu olmasına rağmen kıpırdanmamla birlikte kafasını oynatmıştı. Hiç şüphesiz ki sabah ilk uyandığında gözlerini kırpıştırdığı o anı görmem ve o sırada ona sımsıkı sarılıyor olmam yepyeni ve çok güzel bir günün başlangıcı olacaktı benim için.
"Günaydın."
"Günaydın bebeğim." Burnunun ucunu hafifçe öptüm.
İki elimle başımı ovaladığımı gördüğünde "O kadar içersen böyle olur işte." deyip şakaklarıma masaj yapmaya başladı. Sanki dokunuşları sihirliymiş gibi ağrıma kendi dokunuşlarımdan çok daha etkili gelmişti.
"Biliyorum ama o an farkına varamıyorum. Neyse, boşver. Arkadaşlarımı sevdin mi?"
"Sevdim. Eğlenceli insanlara benziyorlar."
"Öylelerdir benim arkadaşlarım. Ben bir duş alsam iyi olacak, vücudum ölü gibi." deyip zorla yataktan kalktım. Vücudum işe yaramazmış gibi hissediyordum şu an. Kafasıyla beni onaylayınca odamın karşısındaki banyoya girdim. Sıcak su uykumu daha çok getirse de vücudumun rahatlamasına yardımcı olmuştu. Üstüme beyaz bornozumu geçirip saçlarımın nemini havluyla ala ala odama girdim. Artık önünde giyinip soyunurken eskisi gibi utanmıyordum, göreceğimizi görmüştük artık. Zaten telefonuna gömülüp bir şeyler izleyen sevgilim bana dönmeyi bırak göz ucuyla bile bakmamıştı. Baksırımın üzerine eskiden babamdan çorlamış olduğum sweati geçirerek günlük ilgimi almak için yatağa atlayıp Alper'in omzuna kafamı koydum.
"Napıyosun bakalım?"
Telefondan kafasını kaldırmadan "Maç izliyorum." diye mırıldanmıştı.
"Bu saatte ne maçı?"
"Yabancı lig bu."
Hala beklediğim ilgiyi alamadığım için nemli saçlarımı burnuna doğru sürttüm. Görüş açısını kısıtlayan kafama aldırmadan telefonu görebileceği şekilde kaldırdı.
"Şampuanımı değiştirdim. Nasıl kokuyorum? Koklasana aşkım."
Üstünkörü bir şekilde koklayıp saçlarıma ufak bir öpücük kondurduğunda gözü hala telefondaydı.
"Çok güzel."
"Gerçekten mi?"
"Hı hı." Geçiştirici cevaplar verdiğinde yeni traşlayıp vücut kremi sürdüğüm çıplak bacağımı onunkinin üzerine atıp sürttüm. Tepki gelmeyince telefonu tutmayan elini alıp bacağıma koydum.
"Hay amına-"
"Ne?" Bana dediğini sanıp aniden kafamı kaldırdım. Kafamı bir şey yok dercesine sevip "Sana demedim hayatım." dediğinde yüzümdeki garip ifadeyi değiştirdim.
"Çilekli kremden sürdüm yumuşacık oldum bak."
Bacağımdaki elini aşağı yukarı oynatıp okşarken "Hı hı." diyerek kafasını sallamıştı. Pes ederek saçlarımı kurutmaya geçtiğimde anlamıştım ki futbolla ilgili bir şey ya da ortamda bir bebek varsa her zaman arka planda kalmaya alışmalıydım.
Kapı tıklatıldığında "Gir." dememle annem sadece kafasını uzatmıştı. Alper, annemi görünce hemen telefondan kafasını kaldırmıştı tabi. Ulan sen yok musun sen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLMUŞ | bxb
General FictionDolmuşların nefret ettiğim şeyler listesinin başında geldiğini anlamışsınızdır, ta ki dolmuşu dünyanın en güzel şeyi olarak görmemi sağlayan o adama kadar. Şoförden bahsediyorum bu arada.