18

21.4K 1.5K 651
                                    

29.03.21

Tam olarak bir haftadır her gün hastaneye gidip geliyordum. Sabah gözümü açtığım gibi buraya geliyor, Alper gözünü kapatana kadar da gitmiyordum. Ona iyi geleceğini bildiğimden ne kadar yorgun da olsam tüm gün yanında olmayı, tutacağı bir el uzatmayı, güldürmek için şaklabanlıklar yapmayı kendime görev edinmiştim.

Çevresinde pervane olmuştum. Arkasındaki yastıkları düzeltip sürekli rahat mısın, bir şey istiyor musun tarzı sorularımla onu bunaltıyordum. Canı yandığında yüzündeki o acı ifadeyi gördüğümde ondan iki kat daha acıya gömülüyordum.

"Evren, şu iğrenç şeyi ağzımdan çeker misin?"

Yatağının kenarına oturup hastanenin vermiş olduğu sebze çorbası kasesinin de içinde bulunduğu tepsiyi kucaklamıştım. Ben çorbadan bir kaşık uzattıkça inatçı çocuklar gibi dudaklarını birbirine bastırıp mühürlüyordu.

Yemekler konusunda aşırı seçici davranıyordu, sürekli bu şekildeydik. Çekilmez olması, inat etmesi bile bana sevimli geliyordu. Bu hallerine gülerek katlanabildiğimi farkettiğimde ise onu gerçekten sevdiğimi anlamıştım.

"Ama Alper hiçbir şey yemiyorsun. Ne güzel çorba işte."

"Güzelse sen ye. Tat bakayım bir güzel miymiş?"

Ona karşı çıkabilmek için kaşığı çorbaya daldırıp ağzıma götürdükten sonra yüzümü buruşturmadan yutamadım. Yemek seçmeyen biri olarak bu çorbanın gerçekten kötü olduğunu kabul ediyordum. Tepsiyi yan tarafa koyduğumda teslim olur gibi iki elimi havaya kaldırdım.

"Tamam kötüymüş, kabul ediyorum."

Bana alaycı bir bakış attıktan sonra kıkırdadı.

"Demek bana inanmazsın ha." deyip elleriyle saçımı karıştırıp dağıtmaya başladığında şu an güçsüz olmasından faydalanıp kolunun altından sıyrıldım.

"Tamam yapmayacağım. Buraya gel."

Yatağın yanında ondan arta kalan boşluğu patpatladığında onu ikiletmeden yanına sokuldum. Vücudumu kendisine doğru yasladığında saçlarımın üstünde gezinen burnunu, sonra da çektiği nefesleri hissettim. Saçıma küçük öpücükler kondurduktan sonra çenesini başımın üstüne yerleştirdi.

"Bir tanem, bu hafta hiç okula gitmedin."

Ağzından çıkan bir tanem lafıyla gözlerimden kalpler fışkırıyormuş gibi hissettim, utanmasam kalkıp zıplayacaktım. Göğsüne dayadığım sırtımı çekip hafifçe dönerek yüz yüze gelmemizi sağladım.

"Ne dedin sen az önce?"

"Okula diyorum hiç gitmedin. Sıkıntı olmasın." Asıl soruyu sorma amacımı anlamayıp kendince bir cevap verip yanağımı okşadı.

"Ondan önce ne dedin?"

Bir süre düşündü, gerçekten hatırlamıyordu galiba. Yüzündeki düşünceli ifade asla rol gibi durmuyordu. En son pes edip omuz silkti.

"Ne dedim ki?"

"Bir tanem dedin bana. Bu aralar sevgi pıtırcığı mı oldun ne?" deyip elini okşarken şirince gülümsedim. Cilve yapıyordum resmen hasta adama.

"Öyle mi olmuşum?" Kafamı tutup kendisine yaklaştırdığında burnunu hafifçe benimkine sürttü.

"...Kafama darbe aldım ya ondan böyle bir adam oldum galiba."

"Sevdim." deyip parmaklarımı derisi soyulmuş dudaklarının üzerine çıkarıp okşadım.

"Madem sevdin o zaman bi dudak alayım." Alt dudağımı kavrayıp emmesine izin verdim. Üst dudağına ıslak bir öpücük kondurup dilimi kuru dudağının üstünde gezdirdikten sonra geri çekildim. İster birkaç saniyelik ister dakikalarca süren bir öpücük olsun, o anda tüm kimyam değişiyormuş gibi hissediyordum. Ruhlarımızın hazır armonisi bizi birbirimize bağlıyordu.

DOLMUŞ | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin