Selamm💜 Bu arada kitap 1k olmuş🥳
Bu bölüm yazdığım en uzun bölüm oldu. 2k kelime, yuh. Çünkü...😈 Neyse, iyi okumalar.
Otel odasına girdiğimiz gibi şık bir duvar kağıdının süslediği duvarın önüne konumlanmış, iki kişilik, oldukça rahat gözüken yatağa bıraktım kendimi. Alper de çantasını bırakıp yatağın ucuna oturdu, bulunduğu yerde zıplarken kendince bir rahatlık testi yapıyor gibiydi. Yeterince sıcak olan odada hala kafamda olan bereyi çıkartıp sandalyeye fırlattım.
Sırt çantamızın içinden lazım olacak eşyaları çıkartıp gözümüzün önünde durmasını sağlayacak yer ararken çantamın arka gözüne attığım kayganlaştırıcı ve prezervatifi gördüğümde dudaklarımın arasından bir tıslama çıktı. Alper'in işlerinin bitmesini bekleyip bana baktığı bir anı yakaladım. Ne tepki vereceğini merak ettiğim için çantamdaki malzemeleri çıkartıp yatağın yanındaki komodinin üzerine koydum. İstifimi bozmayıp olabildiğince doğal hareket ederken yatakta oturan Alper, açtığı gözleriyle beni takip ediyordu.
"Oo Evren bey hazırlıklı gelmişsiniz bakıyorum da."
Yüzüne alaycı bir ifade kondurup ayaklarını uzatarak yatağa yayıldı. Kendimi yatağa atarak üstüne çıkıp tam karnının üzerine oturdum.
"Ne sandın?" Göz kırptım. "2 aydır ayağının iyileşmesini bekliyorum, delireceğim."
Böyle bir cümle beklemediğini irileşen gözlerinden anlamıştım. Şaşkın bakışları yerini arzulu bakışlara bırakırken bu ses tonuna da yansımıştı.
"Hımmm. Ayağımın iyileşmesini bekliyordun, delirecektin demek?" Elini çeneme atıp hafifçe okşadı.
Uysal bir şekilde kafamı salladım. "Seni istiyorum artık. Sen istemiyor musun yoksa?" Dudaklarımı büzdüğümde baş parmağını dudağımın üzerinde gezdirdi.
"Saçma sapan konuşma. Ama bu gece yorgun oluruz, sonuçta tüm gün dışarıda olacağız. Bilemedim şimdi."
Tam kaşlarımı çatacakken yüzündeki gülmemek için kendini tutmaya çalışan ifadeyi gördüm. Sırf beni sinirlendirmek için yaptığı belliydi. Ellerimle göğsüne vururken ani bir hareketle vücudunu çevirip beni yatağa düşürdü. Üstüme çıktığında kahkaha atıyordu. Dudaklarıma ufak bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Şaka yapıyorum bir tanem. Ne kadar yorgun olacağımızın inan ki hiçbir önemi yok."
"İşte aradığım Alper bu." Yanağından bir makas alıp bedenini yana doğru kaydırdığımda altından sıyrıldım.
"Hadi aşağı inelim, biraz daha beklersek hiç inemeyeceğiz gibi duruyor." Ellerini tutup çekerek yataktan kalkmasını sağladım.
Etraftaki insanlar kahkahalar atarak birbirlerini kara doğru fırlatmaya çalışıyor, kimisi milyonlarca kez poz verip düzgün bir fotoğraf çekinmeye çalışıyor, kimisi de kızakla kayarken çığlıklar atıyordu. Kar havasının soğuğu içime işlemişti, montumun fermuarını çekebileceğim en üst yere kadar çekip ellerimi de cebime soktum. Zaten kızarmış olan yüzümde hissettiğim kar topu ve boynuma doğru eriyerek bıraktığı soğuk hisle irkilirken sırıtarak bana bakan Batu'ya doğru koşmaya başladım.
"Ağzına sıçayım senin."
Botlarımızın derin kara batması koşuşumuzu yavaşlatsa da kapşonundan yakaladığım gibi geri çektim. İkimiz birbirimizi düşürmek için debelenirken Batu, Alperden yediği kar topuyla kafasını ovuştururken boşluğundan faydalanıp yere düşürdüm.
Alper de yanımıza geldiğinde ikimiz olabildiğince güç uygulayarak Batu'nun yüzünü kara buladık. Ellerimizden kurtulmak için kafasını oraya buraya sallasa da kaçamıyordu. Kahkahalar atarak intikamımı alırken bize doğru koşturan Mustafa'yı gördük. Üstümüze atlayacağını anladığımızda Alperle birbirimize kaş göz yaparak ani bir hareketle yana kaydık. Bu sayede Mustafa direkt Batu'nun üstüne atlarken ikisinin de buruşan yüzlerine bakıp karnımız çıkana kadar güldük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLMUŞ | bxb
General FictionDolmuşların nefret ettiğim şeyler listesinin başında geldiğini anlamışsınızdır, ta ki dolmuşu dünyanın en güzel şeyi olarak görmemi sağlayan o adama kadar. Şoförden bahsediyorum bu arada.