21.03.21
Tekrar selam. Yazarken kendi kendime çok eğlendiğim için fırsat buldukça hemen yazıyorum. Umarım siz de severek okuyorsunuzdur💜
Uzun ders aralarında yapacak bir şey bulamadığın için boş boş oturmak zorunda kalmak.
Bazı derslerin arasında bir ya da iki saat olduğunda mala dönüyordum. Eve gitsen gidilmez, kalsan kalınmaz. Özellikle kampüste gidebileceğin güzel bir yer yoksa sıkıntıdan patlarsın. Muhabbet etmek de bir yere kadar yani.
Yalnız başıma bahçedeki bankta otururken bir yandan da kendi kendime söylenip elimdeki karton bardakla oynuyordum. Banka çöken ağırlıkla bir bedenin yanıma oturduğunu farkettim, kafamı kaldırdığımdaysa beklemediğim bir yüzle karşılaşmıştım.
Benimkinin kardeşi Duygu, yeşil gözlerini kısmış gülümseyerek bana bakıyordu.
"Selam. Evrendi değil mi?"
"Evet. Sen de Duygu olmalısın." dediğimde ismini biliyor olmama şaşırmamıştı.
"Abimden mi öğrenmiştin adımı?"
"Aynen öyle."
"Birkaç gündür seninle tanışmak istiyordum aslında. Konuşmak istediğim bir konu vardı." dediğinde salaş oturuşumu düzeltip biraz daha ciddi bir ifade takındım. Elimdeki bardağı kenara bırakıp ellerimi bacaklarımın üzerinde birleştirdiğimde tamamen onun olduğu tarafa doğru döndüm.
"Nedir o?"
"Şimdi şöyle ki; ben burayı kazandığımda eğer abimle denk gelirsek birbirimizi tanımıyormuş gibi yapmaya karar vermiştik. Yani utandığımdan falan değil asla ama dolmuş şoförünün kardeşi olarak tanınmak istemiyorum işte anlarsın. Yeni bir ortama girdim ve insanlar beni yeni yeni tanıyor. Abim bölümdeki insanların bazılarıyla yüz yüze geliyor sürekli biliyorsun. Abimi gören insanların da ona gidip benimle ilgili şeyler konuşmasını istemiyorum. Senin ve birkaç arkadaşının haberi varmış galiba, kimseye bir şey söylemezsen sevinirim."
Kızı dinlerken kaşlarım hafif çatılmıştı.
"Utanıyor musun bundan? Utanılacak ne var ki?"
Dalgalı saçlarını kulaklarının arkasına atarak hızlı bir şekilde ellerini sallamıştı.
"Hayır, hayır utanmıyorum. Sadece bilmelerini istemiyorum, abimle konuşunca o da bana katıldı."
"Pekala, söylemem zaten kimseye." dediğimde teşekkür edercesine gülümsemişti.
"Çok teşekkür ederim Evren. Abimi görürsen benim adıma selam söylersin."
"Bu arada abinin adı neydi?" Fırsattan istifade ismini öğreneyim bari değil mi?
"Alpa-Alper." dedikten sonra az kalsın yanlış söylecek olmasına gülmüştü.
"3 tane abim var ve isimleri birbirine o kadar benziyor ki. Alper, Alpay, Altuğ. Arada hala karıştırabiliyorum. Bir insan neden böyle isimler koyar ki?" Gözlerini devirdiğinde ben de biraz ona hak verdiğim için gülümsemiştim.
"Cidden mi? Üçüz falan değiller dimi?"
Üçüz olduklarınızı düşünsenize. Alperden 2 tane olduğunu. Bu iyi mi olurdu kötü mü bilememiştim açıkçası.
"Yok, yok değiller. İşte en küçükleri Alper abim. O 24 yaşında, Alpay abim 30, Altuğ abimse 32."
"Anladım. Anlaşabiliyor musunuz bari?" Biraz da aile meselelerine girişelim bakalım.
"Altuğ abim zaten evli, onu pek göremiyorum. Alpay abim de biraz sıkıntılı bir tiptir, çok iletişim kurmayız. Alper abimle ise arkadaş gibiyizdir. Bana asla karışmaz, birbirimizin her şeyimizi biliriz. Zamanında onun hayatına çok müdahale edildiği için aynısını bana yapmaktan hoşlanmıyor."
Rahatsızca yerimde kıpırdandım.
"Hayatına müdahale edildi derken?"
"Şimdi burada aile meselelerine çok girmeyeyim ama kısaca bahsedebilirim. Abim İzmir'de psikoloji okuyordu. Babamla da Alpay abim dönüşümlü yola çıkarlardı işte. Abim son sınıfa geçeceği zaman babam ağır bir kaza geçirdi. Şu an bırak dolmuş kullanmayı doğru düzgün yürüyemiyor bile. Alpay abim de işin altından tek başıma kalkamam dediği için abime okulu dondurttular. Süresi de 4 yıl. Bu yıl da gidemezse okuldan atılmış olacak. Başka mevzular da var da işte onları boş ver şimdi. Bizim ailede olay bitmez."
Duygu'nun ağzından çıkan her cümlede içime bir öküz oturduğunu hissediyordum. Göğsümde bir yumru vardı ve geçmiyordu sanki. Hayallerine veda etmek zorunda kalmanın ne demek olduğunu pek anlamazdım belki ama empati yapabilirdim. İnsanı insan yapan küçük kurguların, hafif gülümsemelerin terkidir. Yaşamak için tutunduğun şeylerin elinden alınmasıdır. Her gün üniversiteli insanların içinde olması, okuldaki derslerimizden bahsederkenki buruk bakışları...
"Peki neden kimse onun için uğraşmadı? Bir sene daha bir şekilde idare edemezler miydi? Kusura bakma senin de ailen ama bu kadarını da yapamadılar mı?"
Sıkıntıyla omuzlarını düşürerek kafasını salladı.
"Yapmak istemediler. Abim umurlarında bile değildi. Neyse boş verelim bu konuları canımız sıkılmasın. Bunları sakın abime söyleme, kendisine acınmasından nefret eder. Anlaştık mı?"
"Anlaştık." Anlaştık demekten başka bir şansım yoktu, kendisine ilk gördüğüm yerde sarılmak istemiştim. Sanki çok mümkünmüş gibi.
"Abimin öyle sinirli göründüğüne bakma, onun siniri kişilere değil genel olarak hayata sinirli o. Hani ters bir hareketini görürsen üstüne alınma diye söylüyorum. Çok iyi bir kalbi vardır."
"Yani ona da hak vermek lazım tabi." dedikten sonra Duygu da kafa sallayarak dediğime gülmüştü.
"Beni dinlediğin için teşekkür ederim bu arada. Zaten dinleyeceğini biliyordum, çok tatlı bir insan olduğun doğruymuş hak verdim." dedikten sonra anlık olarak duraksayıp dudağını dişlemişti. Yavaş bir öksürükle boğazını temizledikten sonra banktan kalkmıştı.
Ağzını bir tutamadın ifadesiydi o, ben çok yakından bilirdim. Kendimden. Her gün başıma gelen bir olay olduğu için oldukça hakimdim bu ifadeye.
"Kim dedi ki onu?"
"Okuldakiler, sınıftakiler falan dedi işte."
E yani bölümdeki kızlardan duymuştu büyük ihtimal, başka kimden duyacaktı zaten.
"Haa, peki. Neyse 5 dakikaya dersim başlıyor benim de. Görüşürüz." deyip bugünkü son dersime girmek üzere uzaklaştım. Bu ders araları da geçmiyor derken Duygu sayesinde zamanı da hemen geçiriverip bugünü de böylece atlatmıştım.
Bu bölümde Alperimiz yoktu ama hakkında bir sürü şey öğrendik fena mı oldu? 😬
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLMUŞ | bxb
General FictionDolmuşların nefret ettiğim şeyler listesinin başında geldiğini anlamışsınızdır, ta ki dolmuşu dünyanın en güzel şeyi olarak görmemi sağlayan o adama kadar. Şoförden bahsediyorum bu arada.