Bay Klişe
14. Bölüm
"Ben senin kasvetinde asıl mevzu değilim..."
Mırıldandığım şarkı moralimi bozunca söylemeyi kesiyorum. Doğan, eli direksiyonda, bana bakıyor yan yan.
"Neden durdun ayaklı radyo?"
"Hiiç." diye yalan söylüyorum, ağzıma bir çubuk kraker atarken. "Güzel gelmedi aniden."
"Güzel başlamıştı..." diyor sadece.
Arabayı çok hızlı kullanıyor. Sanki çok acelemiz varmış gibi. Sabahtan beri kıpır kıpır, her şey mükemmel olsun istiyor. Çünkü birazdan o platonik aşık olduğu Mina ve eşiyle buluşacağız. Paris'te geçirdiğimiz harika anların üstüne hiç de yakışmayacak bu olay. Keyfim yerinde değil.
Çubuk krakeri parmaklarım arasında çeviriyorum ve bir sigara gibi dudaklarıma götürüp yavaşça hüpletiyorum. Dertliyim, yaktım bir tane. İç sesim yine bir şarkıya geçmiş. Gerçekten ayaklı radyoyum.
Kafamda kentsel dönüşümler, içimde bi' yerde bir gülüşünden. Sana deliyim ama gizledim her gidişinden, gidişinden...
Arabanın gittiği istikamet yeşil yeşil para kokuyor. Hani böyle, pis, paslı bir koku. Paranın elimizde bıraktığı doku ve koku, kanınkiyle çok benzer. Bu da bir mesaj verebilir aslında insanoğluna. Almazlar elbette.
"Hah." diyorum, elimde olmadan.
Kocaman, şekilli şukullu bir alışveriş merkezinin önünden geçiyoruz çünkü. Ünlülerin falan takıldığı bir yer. Doğan'la bir kere gitmiştik. Sıradan alışveriş merkezlerinde rastlamayacağımız ve kesinlikle Türkçe olmayan markalar. Ne kadar süsleseler de ruhen soğuk, camdan, itici bir yer.
Gülüyor Doğan, gamzeli, "Sakin ol. Kimse sana bir şey yapmayacak. Kaç haftadır oynadığın role devam edeceksin sadece."
"Sen bir de bana sor."
Homurdanışımla gülüşü duruyor. Başka bir şey demiyor, az kaldığını biliyorum. Buralarda oturduklarını söylemişti daha önce. Keşke diğer arkadaşları da gelseydi, en azından Yavuz'la sohbet ederdim.
Doğan o kadar az konuşan bir yapıya sahip ki birkaç gündür kendini aştığını söyleyebiliriz, hakkını yememek lazım. Özellikle Paris'ten sonra daha yakınız gibime geliyor. Ama bu, ona olan sevgimin beni sürüklediği bir yanılsama da olabilir.
Yalıların önünden geçiyoruz, bir yanımız İstanbul Boğazı, diğer yanımız denize sıfır lüks köşkler. Apartman binası gibi inşa edilmiş olanların bile zemin katında suya değen bir verandası var.
Araba bir garaja yöneliyor. Yalıların üç katı büyük, etrafı saray gibi ağaçlar ve duvarlarla çepeçevre sarılı bembeyaz bir köşkün araba garajına. Tabii ki kapıdaki görevlilere ismimizi vererek.
Arabadan çıkınca derin bir nefes alıyorum. Şık olmaya çalışsam da spor giyindim; Doğan'la çift uyumu yakalamaya çalıştık. Kot pantolonlar, üstüne siyah gömlek. Siyah güneş gözlüklerimiz de uyumlu. Gömleğimin uçlarını belimde bağladım ben. Saçlarımdan bir tutamı da önde, sağımda topladım. Güzel olamıyoruz, bari sevimliliğimizden ödün vermeyelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Klişe (TAMAMLANDI)
HumorRomantik filmlerden ve kitaplardan gına gelmedi mi? Hepsi birbirine benziyor. Derken... Bakın şu işe, aşık olduğum adam tüm klişeleri kendinde toplamış gibi bir şey. Bu da hayatın bana tekmesi oluyor sanırım. 1. Zengin bir züppe. 2. Benden hiç hoşla...