Kapak değişti 🥰 Lütfen oy vermeyi unutmayıın.
•••
"1.750 TL çekiyorum hanımefendi."
Kasanın diğer tarafındaki kadın çalışana bakıp yüzümü biraz daha astım. Daha ne kadar asılacaksa artık. Evet çok asıktı lakin boşuna da değildi. Kartımdan giden 1.750 TL'yi düşünüp daha da kahroluyordum. Evet yavrularım. Merak ediyorsunuzdur. Ben buraya nasıl geldim? Ve neler oluyor?! Pekala en baştan başlayalım.
10 ay öncesine gidelim ilk. Yani tam olarak Oğuzhan'ın bana evlilik teklifi ettiği geceye. O geceye fazla girmeyeceğim fakat fevkalade bir gece oldu dememe gerek yoktur bence. Mantımızı yedikten sonra sabah 5 'e kadar bir bankta oturup konuşmuştuk. Bazense susmuştuk. Çünkü sükunet de çok şey anlatır karşındaki seni anlayabiliyorsa. Yine de konuşarak her şeyi netleştirmiş de olduk. İlk benim o yokken ki yaşadıklarımı sonra da onun Bursadayken yaşadıklarını. Tek tek anlattık birbirimize. O bana Kenan'ın hayatını da anlattı. Kenan'a hala kızgınlığım vardı ama Oğuzhan'ın anlattıklarından sonra ona olan nefretim yok olmuştu. Sadece ona acıyordum. Hayatım boyunca da bir araya gelmek istemiyordum bir daha.
(Kenan'ın hayatını anlatmıyorum çünkü Kenan ve Lia'nın kitabını da yazacağım :))
O günden 2 ay sonra ise Oğuzhan daha fazla dayanamayıp, pencere aşkı yaşayan ergenler gibi olmaktan bıktığını ve her sabah ilk beni görmek istediğini -nasıl heyecandan bayılmadım bilemiyorum- söyledi. Ben mi? Benim canıma minnet yahu! Hop diye atladım kararına. Ailelerle konuştuk, anlaştık ve o muazzam düğün günü gelip çatmıştı. İnanın 2 ay nasıl geçti anlamadım. Bir anda nikah masasında bulmuştum kendimi. Fakat düğün günü istediğimiz doğrultuda olmamıştı.
DÜĞÜN GÜNÜ
Düğün yerine gelebilmiştik. Kır düğünü olacaktı ve muhteşem bahçesiyle birlikte bir yalıydı burası. Oğuzhan'da ben de gelin odasının penceresinde sigara içiyorduk. Yavrularım gerçekten bu yaşadığım stres ve heyecanı size anlatamam. Pencereden aşağıdaki hareketliliğe bakıp sigara içerken kapı tıklatıldı. Kül tablasına bastırarak söndürdük sigaramızı ikimiz de. Sonra da beyaz sade koltuğumuza oturduk. Tabii ki Bunları 2 saniyede hızlı ve komik bir şekilde yapmıştık ve normal gözükmek için ben dirseğimi duvara, şakağımı da avucumun için yasladım ve Oğuzhan kollarını koltuğun arkasına atıp kasıntı ve zoraki bir şekilde gülümserken ben son anda duvağımı örtmüştüm. Daha sonra anladık tabii bunun hiç de normal olmadığını. Gelen kişi Begümdü. Üstündeki kırmızı elbisesiyle o kadar güzel görünüyordu ki abimin dibi düşeceğine emindim. Evet Begüm ve abim sevgiliydiler. Güzel giden bir ilişkileri vardı fakat henüz Oğuzhan bilmiyordu ve ikisi de söyleyecek cesareti bulmuyordu. Yani nereye kadar güzel gidecek orası muammaydı. Doğrusu abim söylemek istiyordu fakat Begüm sen konuşma Melike konuşsun diyordu. Oh atın üstüme. Sanki adamın bagını bulmuşum da.
Begüm'ün yüzündeki endişeli ifadeyi görünce yerimden hızlıca kalkıp yanına koştum. Topuklularımı odanın bir kenarına fırlattığım için rahattım."Kötü bir şey olmuş. Ne oldu çabuk söyle."
"İçecekler yok."
"Nasıl yok? Nasıl ya! Ne İçecek bunca insan. Hepsi oynayıp susayacak ne vereceğiz. Bir bardak suyumuz bile yok öyle mi! Ne yapacağız şimdi Oğuzhan?! Niye öylece dikiliyorsun?! Bir çözüm bulman lazım şu an. Ay! Ay şimdiden ağzım kurudu ama su yok! "
Oğuzhan ise benim bugünkü bütün krizlerimle baş ettiği için bunu tınlamadan telefonuyla bir görüşme yapıp halledeceğini söyleyip gitti. Hallederdi ya. Canımın içi çözerdi bunu. Yavaşça onun kalktığı koltuğumuza boylu boyuna uzandım ve Begüm'e az önce bağırıp çağıran ben değilmişim gibi sakince söylendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
%106 Uyumu
Teen FictionGoethe 'Aşk zaman kaybından başka bir şey değildir' demiş. Bence kendisi bir halt bilmiyor. Her ne kadar annemle aynı kafada olsan da sana katılmıyorum Goetheciğim. Çünkü zira deli bir aşık olan bizzat kendim aşkı tanımlayacak kelimeler bulamıyorum...