Eve yayılan vişne reçeli kokusuyla yüzümde bir gülümseme oldu. Ben çok severdim vişne reçelini. Yapması da ayrı güzeldi benim için. Kepçe yardımıyla tencereden kavanozlara dökmeye başladım reçeli. Bu arada da hafifçe dans ediyordum, ağzımda bir şarkı tutturarak.
'Başını göğsüme yasla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim'Aklıma Oğuzhan'ımın her daim dağınık saçları geldi. Bir ân elimin saçlarında dolaştığını hayal ettim. Hayali bile içimi kıpır kıpır yapıyorken, gerçeğinde eminim kendimi havalarda hissederdim.
Mesajlaşmamızdan 2 gün geçti ve ben bu zamanda maalesef hiç göremedim kendisini. Şimdi de vişne reçeli yaptım, Sultan Anneme gideceğim. Ayıptır söylemesi Oğuzhan benim vişne reçelimi çok sever. Sırf onun için her gün kasa kasa yapabilirim yavrularım.
En son geçen yaz yapmıştım. Nasıl severdi gönlümün Oğuzhan'ı. Ay ben gaza geldim!
Hemen işime geri döndüm ve biraz daha hızlandım. Son kavanozu da doldurdum ve bitti! En güzel doldurduğum kavanozu seçtim ve kapağını süsledim. Süsleme dediğim kırmızı-beyaz kareli bir kumaşı iple sabitledim. Kapağını kapattım ve şöyle bir evde kim var kim yok düşündüm.
Babacığım kahvede, abim işte, Demir dershanede, annem evde. Çok güzel. Elimde kavanozum şöyle bir aynaya baktım. Kot şort, beyaz üstünde siyah yazıları olan bir tişört. İyisin Melo!
"Anne ben reçel götürüyorum Sultan Teyzelere."
İçeri doğru resmen çığırdım. Annişim de aynı şekilde karşılık verdi tabii ki.
"Tamam selam söyle. Gelebiliyorsa, gelsin bir çay içelim."
Canım Anam! Oy benim garip anam! Sen iste yeter!
"Tamamdır."
Koşa koşa karşı eve gittim. Kapıyı çaldım ve beklemeye başladım. Güzel kaynanam kapının ardından göründü. Genişçe sırıttım.
"Merhabaa!"
O da kocaman gülümsedi.
"Hoşgeldin güzel kızım benim."
"Hoşbulduk Sutan'ım. Cemal kahvedeyse koş hazırlan seni kaçırmaya geldim."
Sesli kahkahasıyla kulaklarım şenlendi. Bu kadın ne kadar güzel gülüyor yahu! Oynuma o da katıldı ve elinin tersini alnına koyarak hüzünlü bir sesle devam etti.
"Ah, kahvede fakat oğlumu ne yapacağız? Ben onu bırakamam."
Ya Sultan Anne sen oğlunu getir ben onu nikahıma alacağım zaten. Bir bak bana ben onu bırakır mıyım?
"Ben senin oğluna bakarım. Evim, işim, arabam her şeyim var evelallah. İkinize de bakarım."
İkimizden bir kahkaha koptu bu sefer. Yalnız ben ciddiydim Sultan Teyzeciğim. Alacağım oğlunu nikahıma. Ve sağdan dünyamın merkezindeki adamın güzel sesini duydum.
"Zor canım o. Annemi sana verecek göz var mı bende?"
Kendini verecek göz vardır bence. He? Seni alsam? Ne?! Canım mı dedin ?! Şş Melike. Doparlan, bıragma kendini.
"Evde olmadığınız günü iple çekiyorum. Alacağım hatunumu Cemal'dan. Hıh. Sultan Teyze hadi bize gidiyoruz. Sınırsız çay servisi benden. Kurabiye de yapmıştım. Mmm. Dedikoduyla mükemmel olur."
Yüzü güldü kadıncağızın. Sıkılmışsa demek ki. Sultan Teyzelerin kızı Begüm Ankara'da üniversite son sınıf öğrencisiydi. Okulu bittiği için buraya dönecek yakın bir zamanda. Kendisi Su ile mahallede en sevdiğimiz kızçedir. Zaten iki çocukları var. Biri enişteniz biri de görümcem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
%106 Uyumu
Teen FictionGoethe 'Aşk zaman kaybından başka bir şey değildir' demiş. Bence kendisi bir halt bilmiyor. Her ne kadar annemle aynı kafada olsan da sana katılmıyorum Goetheciğim. Çünkü zira deli bir aşık olan bizzat kendim aşkı tanımlayacak kelimeler bulamıyorum...