Merhaba...
Nasılsınız?
Ben biraz büyümüş gibiyim. Ya da çok büyümüş gibi. Hislerim, düşüncelerim her şeyim değişmiş gibi. Öyle bir büyüme. Olgunlaştım da biraz. Siz de küçük kalmadınız tabii biliyorum...
Neyse. Sonuç olarak burdayım. Tekrar sizinleyim. Dönme sebebim ise Oğuzhan&Melike 'nin hikayesini yarım bırakmanın oluşturduğu huzursuzluk. Bunu onlara yapamayacağımı anladım. Bu kitap, bu aşk bir mutlu sonu hak ediyordu arkadaşlar.
İyi okumalar...
•••
Bizim bebeğimiz... Oğuzhan ve benim...6-7 yıldır sevdiğim adamdan bir bebeğim olacaktı. Allah'ım kafayı mı yiyorum yoksa? Bunlar gerçek değil mi? Beynimdeki bütün hücreler kenara çekilmişti sanki. Uçak moduna alınma sırası mı şu an allasen! Elim usulca karnıma gitti. Elledim, okşadım karnımı. Burada mısın bebeğim? Duyuyor musun beni?
Mantık: Aynen şu an duydu.
Oo sen nerelerdeydin ya? Yoktun ne zamandır. He ya. Neyse valla hiç gitme sen kız. Seviyorum seni. Bakarız...
Bi anda içimdeki dramatik ortam dağılınca dışarıya odaklandım. Su ve Begüm üstüme atladılar çığlık atarak. Ben de bir anda kendime gelip kahkaha atmaya başladım. Ne kadar da zıttı gözümden akan yaşlarla. Bu hissi yine Oğuzhandan ötürü yaşıyordum. Tıpkı şu 28 yıllık hayatımda yaşadığım o diğer güzel hisler gibi. O kadar mükemmeldi ki.
"Ya abi inanamıyorum gerçekten. Ya senin nasıl bebeğin olur aklım almıyor?!"
Su bağırarak konuştuğunda samimiyetten kopup gelen bir gülümseme kapladı yüzümü. Parmak uçlarımla gözlerimin altını sildim.
"Ben inanabiliyorum da mı seni inandıracağım acaba."
Üçümüzün de gözleri dolu doluydu. Begüm konuştu bu sefer.
"Allah'ım hala oluyorum! Ya bebiş mi geliyor şimdi bizim ailemize? Çok güzel Melike bu. Çok, çok güzel."
Kafamı sallayarak onayladım onu. Hem de nasıl güzeldi.
"Oğuzhan'a nasıl söyleyeceksin?"
Evett işte asıl meselemize geldik. Fikirlerimi hiç saklamadan konuştum.
"Bunu Oğuzhan'ın pat diye yüzüne de söylesem Oğuzhan yine aynı derecede sevinir. Ama yine de güzel bir plan yapacağım aklımdan bu akşam. Bu haftanın yorgunluğunu atsın bir iki gün sonra da söylerim."
İkisi de onayladı söylediklerimi. Ardından Begüm'ün aklına bir şey gelmiş gibi yüzüme dikti bakışlarını.
"Annemler?"
Dudaklarım iki yana kıvrıldı annemlerin tepkisini hayal ederken. Kim bilir ne kadar sevineceklerdi. İçimdeki heyecanı ve hevesi bastırmaya çalışarak konuştum.
"Onlara Oğuzhanla birlikte açıklarız. Bana bakın, sakın ağzınızdan bir şey kaçırayım demeyin. Begüm özellikle sen! Ağzında bakla ıslanmıyor görümceciğim. Lütfen bu sefer tut bir şeyi."
Dudaklarını birbirine bastırıp bana alttan alttan baktı. Gülümsemesini durdurmaya çalışıyordu anlaşılan. Ona ters bir bakış attım. Yine de gülüyordum tabii. Bu bakış sigara içtiğimi anneme nasıl şakıdığının hatırlatmasıydı aslında. Eşek sıpası. Kafamı gülerek iki yana salladım.
Heyecanımızı biraz daha attıktan sonra -evet bunu tuvalette yaptık- liseli kızlara döndüm. Bu arada liseli olmayabilirlerdi ama üstlerinde aynı formadan vardı. Belki başka bir topluluğun falan formasıdır doğrusu bilemiyorum. Sadece beyaz formalarının üstünde yeşil bir ağaç sembolü vardı. Düşüncelerime ara verip geri döndüm kızlara. İkisi de gülümseyerek bize bakıyordu. Ben de gülümseyip konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
%106 Uyumu
Teen FictionGoethe 'Aşk zaman kaybından başka bir şey değildir' demiş. Bence kendisi bir halt bilmiyor. Her ne kadar annemle aynı kafada olsan da sana katılmıyorum Goetheciğim. Çünkü zira deli bir aşık olan bizzat kendim aşkı tanımlayacak kelimeler bulamıyorum...