"N'oldu lan kaldın öyle." dedi kalbimi deşen beyefendi. Ses tonuna hayallerimi diziyordum adeta. Zihnimin odacıklarının her birinde parti veriliyor, kutlama yapılıyordu. Ben kendimi sesinde kaybetmeden abim lafa girdi.
"Kızlar var konuşturma beni. Sus! Bozuk kolu veriyorsun sonra da bıdı bıdı yapıyorsun."
Sus mu?! Ne susu ya!? Kim susuyor?! Kimi susturuyorsunuz siz?! Ayrıca ne demek bıdı bıdı?!
Ah! Ben unuttum değil mi tanıtmayı. Adım Melike. Melike Meçhul. Meçhul bir sevdanın peşindeyim arkadaşlar. Yani açıkçası sonu meçhul olan bir sevda.
Şu an yanı başımda abimin saçma sapan bahanelerine kanmayan, -ki zaten abimin bahanelerine kanmak saçmalıktır- maçı aldığı için koltukları kabarmış bir şekilde oturan, yanımda oturduğu için Teksas sincabı gibi titreyen bedenimden bihaber olan, sadece ondan da değil ona olan aşkımdan da bihaber kendisi. Yine de işte bu mükemmel şahsiyet benim sevdalandığım beyefendi Oğuzhan Ege...
Adının sonuna ister istemez üç nokta koyuyorum, siz anlayın rica ediyorum. Fakat ben Melike Meçhul farkıyla tabii ki normal bir sevdanın peşinde değilim. Kendisi evimizin karşısında oturan kendimi bildim bileli iç içe olduğumuz Sultan Ann- Aman Teyze ile Cemal Bab- Ay pardon Amcanın oğulu olup, birlikte büyüdüğüm şahıstır. Kendimi bildim bileli her zaman yanımdaydı. Ne hissetsem ona gider söylerdim. Ne yaşasam ona söylerdim. Gecelere kadar sokakta oturur eğlenirdik. Dedim ya hiç ayrı kalmadık onunla.
Gerek beni korurken gerekse beni sinirlendirirken. Kimi zaman sevindirir kimi zaman üzerken, hep yanımdaydı. Ona açılmamamın sebebi ise doğduğumdan beri bana abilik yapmasıydı. Ailelerimiz de bizi abi-kardeş olarak görüyordu ayrıca. Üstelik abimin de kaç yıllık arkadaşı. Abimin suratına bakamazdım herhalde.
Düşünün şimdi. Ona açılıyorum, beni reddetiyor çünkü kardeşi sayılırım falan filan. Ondan sonra bu mahallede yaşayabileceğimi düşünmüyorum açıkçası. Kendisi 29 yaşında.
Aramızdaki 4 yaşa selam olsun!
Evet. Ben de 25 yaşında muzdarip bir hanımefendiyim. Bence aşırı yakışıyoruz. Evet, sadece beyefendi ve hanımefendi olsak bile yakışıyoruz. Gönlümün Oğuzhan'ının güzelim sesini işitiyor bu onun sesini işitmedikçe kesip atmak istediğim kulaklar.
"Seninle oyun falan oynanmaz. Atmadığın bahane kalmadı."
Oğuzhan'ım deme öyle. Bu vesileyle ben de senin gül yüzünü görüyorum fena mı?
"Aman tamam be tamam. Yendin. Melike abim bir şeyler getirsenize siz bize. Midem kazıldı ya."
Başta homurtuyla başlayan sesi sonlara doğru netlik kazanmıştı.
"Zaten senin o miden kazına kazına bir hâl oldu abi. Getiriyorum"
Getiriyorum çünkü sevdiğim bey burada!
"Aferin benim küçüğüme."
Abi Allah aşkına! Bari Oğuzhan buradayken yapma şunu. Rezil ettin beni pislik herif. Daha fazla içimde tutamadan "Pislik herif." Diye mırıldandım. Tabii ki duymadı. Fakat kalbime fay hattı kuran beyefendi onları şöyle baştan aşağı titretecek bir gülümsemeyle bana döndü. Sen beni duydun da bana gülüyor musun sen?!
Tamam sakinim. Alışın bana yavrularım. Melike Meçhul olmak kolay değil. Hele Oğuzhan Ege'ye sevdalıyken.
Ben de ona tatlı küçük bir tebessüm gönderip hemen mutfağa fırlattım bedenimi. Sadece bedenimi arkadaşlar. Ruhum hala Oğuzhan'ımın yanında.
Mutfağa girer girmez kalçamı tezgaha dayayıp derin derin nefesler almaya başladım. Az önce dip dibeydiniz! Ay! Çok güzeldi. Arkadaşlar size onun kokusunu nasıl açıklayabileceğimi bilmiyorum. Sadece söylemeliyim ki naneli şeker etkisi bırakıyor üstünüzde. Kokusu burnuma geldikçe daha fazla sinesine girmek istiyorum. Öyle bir ferahlama oluyor ki ruhumda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
%106 Uyumu
Teen FictionGoethe 'Aşk zaman kaybından başka bir şey değildir' demiş. Bence kendisi bir halt bilmiyor. Her ne kadar annemle aynı kafada olsan da sana katılmıyorum Goetheciğim. Çünkü zira deli bir aşık olan bizzat kendim aşkı tanımlayacak kelimeler bulamıyorum...