Havalar soğumaya başlamıştı sözde. Lakin yüzüme çarpan ılık rüzgâr ve sağıma vuran güneş dur daha değil der gibiydi. Sonbahar mevsimine girmek üzereydik ve ben sonbaharı çok severdim. Klişe de olsa yağmurda ıslanmak fevkalade bir şeydi. Henüz yağmur yağmaya başlamamıştı ama şimdiden bunun için heyecanlı olduğumu hissettim.
Evin çatısında oturup, bedenime sardığım battaniyemle film izlemeyi özleyeceğimi biliyordum. Yine de zaten bunun tadını çıkarmıştım. Üstelik şu anda da çıkarıyordum.
Teen Wolf benim bıkmadan izleyebileceğim tek diziydi herhalde. Belki başka da vardır, bilmiyorum. Yıllık dizimdir kendisi. Her yıl mutlaka baştan sona izlerim ve bundan asla usanmam.
Derek Hale'den usanmak mı?
Çok saçma geliyor kulağa. Çatımız fazla eğimli olmadığı için şanslı hissediyorum. Çünkü öyle olsaydı büyük ihtimalle bu keyife ulaşamayacaktım. Laptopumu ve kulaklığımı kenara koyup mahalleyi üstten gözetlemeye başladım.
Havaların soğumaya başladığını söyleyip çocukları dışarıya göndermiyordu anneler. Bu yüzden ses seda yoktu.
Mahalleye giren siyah arabayı görünce heyecanla doğruldum yerimde. Düşmek umurumda değildi şu an. 1 aydır doğru düzgün göremiyordum onu. Direkt göremiyordum hatta. Tek tük telefonla konuşuyorduk. Hep iş iş iş! Hemen en kenarına geçtim çatının. Yüz üstü yattım ve başımı aşağı doğru sarkıttım.
Mantığım: Bir gün aptal aşkın yüzünden gebereceksin dediğimi unutma olur mu?
Hı hı. Unutmam merak etme.
Arabanın içinde biraz durduktan sonra aşağı indi. Allah'ım şunun endamına bak. Vallahi lav gibi eriyip aşağı akacağım şimdi. Eriyip önüne aksam ne yapabilirsin ki?
Cidden şu tiple mi? Öyleyse iyi ki eriyip yok oluyorsun. Zira bu hâlde adam bir daha dönüp bakmaz sana.
İç sesimin söyledikleri kendimi kontrol etmeme sebep oldu. Önemsiz bir şekilde yaptığım topuzumdan firar eden kısa saçlarım, ardından biraz daha aşağı gidince krem rengi gözlüklerim sergileniyordu.
Pembe hırkam ve içine giydiğim beyaz tişörtüm ev modum adlı çalışmamı destekler nitelikteydi. (Multimedya)
Ve karşımda üstündeki ilk iki düğmesini büyük ihtimalle -hatta kesin- daraldığı için açık bıraktığı gömlek, altındaki keten pantolon ayrıca işaret parmağıyla omuzuna astığı ceketle epey yakışıklı duran 3 hafta sonraki müstakbel nişanlım duruyordu.
Tamam, pek de iç açıcı bir durumda değildim ama idare edilebilirdi. Evlenince seni daha ne hâllerde görecek kim bilir. Aynen yahu! Bundan çekinirsem oho! Eve doğru giden adımlarını görünce ne dediğimi bilemeyip hızlıca seslendim. Biraz olsun yüzünü görmeliydim.
"Hişt! Yakışıklı! Buradayım burada!
Mantığım: Ben senin işe yaramayan beyin hücrelerine tüküreyim!
Hakikaten rezillikte ustaydım. Bu neydi? Ne lüzumu vardı sokağın kenarında pinekleyen abazaların önlerinden geçen genç kıza seslenmesi gibi konuşmamın? Aman neyse! Aynen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
%106 Uyumu
Teen FictionGoethe 'Aşk zaman kaybından başka bir şey değildir' demiş. Bence kendisi bir halt bilmiyor. Her ne kadar annemle aynı kafada olsan da sana katılmıyorum Goetheciğim. Çünkü zira deli bir aşık olan bizzat kendim aşkı tanımlayacak kelimeler bulamıyorum...