Sabah çalan alarmı kapatıp paytak adımlarla pencerenin önüne geçtim. Saat 7.50. Gönlümün hükümdarı birazdan işe gitmek için çıkacak. Pencerenin kenarına dirseklerimi dayayıp beklemeye başladım.
Saat 8.22
Kaşlarım çatılmış neden hâlâ çıkmadığını düşünüyordum.
9.46
Tamam, pekâlâ Oğuzhan işe hiç geç kalmaz ve saat neredeyse 10.00 olacak. Sorumluluklarını hiçbir zaman aksatmayan bir adamdır, işe gitmek için her zaman 8.00 de aşağıda olur ama şu an yok! Melike dur bir otur. Evet, şimdi bunu öğrenmen için o eve gitmen gerekiyor. O eve nasıl gidebilirsin? Gidip görmem lazım. Olmaz hayatta öylece duramam. Ya da onlar gelse?
İŞTE BU!•
"Kızım! Ne yapıyorsun?"
Annemin pijamalarıyla şaşkın şaşkın söylediği cümleye karşı kestiğim salatalıklardan birini ağzına koydum. Erken kalkmayan biri olduğumu düşünen ailem için bu tabii ki şaşırtıcı. Benim erken uyanamama sorunumun olduğunu düşünüyorlar. Çünkü sevdiceğim için her sabah 7-8 gibi kalktığımı bilmiyorlar.
"Kahvaltı hazırlıyorum. Ya anne bugün şöyle kalabalık eğlenceli bir kahvaltı yapalım diyorum."
Planımı yavaş yavaş devreye soktum.
"Yani?"
"Sultan Teyzeleri çağıralım bence. Ben çok eğleniyorum onlar gelince. Hem bak ben hazırladım sofrayı. Sen çağır onları Sultan Teyze boşuna kahvaltı için uğraşmasın."
Ses tonumu öyle iyi ayarlamıştım ki annemin anlamasına imkan yoktu. Öyle de oldu zaten.
"Haklısın ya. Şöyle güzel bir kahvaltı yapalım hep birlikte. Arıyorum o halde."
'Yaşasın! Oleyy, oleyy! İşte bu be!' Nidaları atmamak için kendimi kastım. Kocaman bir sırıtışla annemi onayladım ve hayatımdaki en mükemmel kahvaltıyı hazırlamaya devam ettim. Biraz sonra annem yanıma hazırlanmış bir şekilde geldi.
"Tamamdır geliyorlar. Yardım edeyim diyeceğim de sen maşallah her şeyi hazırlamışsın. Kız senin de evlilik vaktin geldi de geçiyor. En iyisi bir kısmet bulalım biz sana. Zaten evde kaldın. Bir türlü evlendiremedik seni."
Oğuzhan'dan başka bir adam mı? Bir de hayatımı geçireceğim öyle mi? Dalga geçer gibi gülüp anneme döndüm.
"Aynen anne bul bir tane. Evlenirim değil mi ben de."
Annem bana ters bir bakış atıp mutfaktan çıktı. Her şey tamam herhalde?
"Vay be! Bugünleri de mi görecektik. Kim derdi Melo kalkacak da bize kahvaltı hazırlayacak."
Abimin sabah gıcıklığı üzerindeydi yine. Aslında onun sabah-öğlen-akşam gıcıklığı hep üzerinde. Demir 5'de kalkıp ders çalışan bir psikopat olduğu için gözlükleri ve oldukça dinç duran bedeniyle hiç konuşmadan sofraya oturdu. Hayır anlamıyorum resmen yazın başında ders çalışmaya başlıyor. Manyak yemin ediyorum manyak.
"Güzel kızım nasıl hazırlamış kahvaltıyı. Ellerine sağlık birtanem."
Ah, canım babam! Evin tek kızı olmak muazzam bir şey yavrularım. Babama öpücük attığım sırada kapı çaldı ve ben tabii ki hemen odama uçtum. Saçmalamayın tabii ki menemen kokan bir tişört ile karşısına çıkamam sevdiğimin. Siyah yüksek bel bir eşofman ile uçlarını eşofmanın içine koyacağım bol bir beyaz tişört çıkarıp, giydim.
Aşağı indiğimde gözüm parlamadı, ciğerlerim bayram etmedi, kalbimde tık yok. N'oluyor? Hiii! Sevdiğim bey nerede ulan!? Ben demiştim bir şey var diye. Hoş geldiniz faslını tamamlayıp masaya oturduk. Tabii ki canım Sultan Annem beni öve öve bitiremedi ama lütfen oğlunun yanında yap bunları. Ben de yavaşça konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
%106 Uyumu
Teen FictionGoethe 'Aşk zaman kaybından başka bir şey değildir' demiş. Bence kendisi bir halt bilmiyor. Her ne kadar annemle aynı kafada olsan da sana katılmıyorum Goetheciğim. Çünkü zira deli bir aşık olan bizzat kendim aşkı tanımlayacak kelimeler bulamıyorum...