Prensin odasında ikimiz gergince dururken- düzeltiyorum, sadece ben gergindim ki bir an önce buradan nasıl çıksam onu düşünüyordum. Saraydan kurtuluşum yoktu şu an, onu çok iyi anlamıştım.
Acaba ölmek mi daha iyiydi, yoksa muhafız olmamı mı?
Kendi ayağınla kendine sıkmak bu olsa gerekti
"Majesteleri," deyip aklıma gelen son kızla eğildim önünde hafifçe. "Siz benim muhafızlık talimine girmemi istediniz ama benim buna dair hiçbir bilgim yok. Bütün herkeste yarın bunu görürken beni nasıl geçirteceksiniz?"
Yalandı.
Seungmin daha önce hemen hemen hergün kendine yaptığı kılıçla çalışıyordu ve yanında da beni sürüklüyordu. Onun kadar iyi olmasamda benimde giderim vardı ama bir Seungmin de değildim. Ya zaten o kadar kişinin içinden gidip en rezil olan benide seçmelezlerdi ulan
Prensin amacı ne ya
"Bu beni ilgilendirmez Jeongin," deyip rahatça omuz silkti. "Git bir gecede kılıç kullanmayı öğren o zaman ama yarın o talime gireceksin."
"Bunu neden yapıyorsunuz?" dedim sabrımın son demlerine gelirken. Gerçekten napıyordu bu adam
Sorum üzerine gözleri sertçe yüzüme sabitlendi. "Beni mi sorguluyorsun sen? Ölmek istiyorsan hemen gel gidelim kralın yanına, buyur. Saraya sızmış dersem karşılığının ne olacağını biliyorsun değil mi?"
Lanet olsunki biliyordum, hiç sorgulamadan işkence edilir ilk önce konuşmam için sonrada öldürülürdüm. Sessiz kalıp bir şey demediğimde masasının etrafında dolaşıp önüne geçerek kollarını göğsünde birleştirdi.
"Bir, sana hălă güvenmiyorum." Şokla bakışlarımı yüzüne kaldırdım. "İki, bir yandanda güveniyorum ve gözlemlemek için burada tutuyorum. Üç, karşılaştığımızdan beri hala salaksın. Hiçbir şey değişmemiş, hain olsanda olmasanda sana burada iş veriyorum ve değerini bilmiyorsun."
"İyi," deyip başka hiçbir şey demeden bende kollarımı onun gibi göğsümde birleştirdim ama sonra salak mısın diye gerçekten kendime sorarak onları hızla geri indirdim. Adam tek lafı ile öldürecekti beni ama yinede kaşınıyordum. İkimiz hiçbir şey demeden susarken, "Çık," dedi bir süre sonra.
Daldığım için anlamayarak halımı kaldırdığımda çenesi ile arkamda kalan kapıyı işaret etti. "Çıkabilirsin. Haremağasının yanına mı gidiyorsan git, yarın seni orada göreceğim. Göremezsemde, ne olacağını söylememe gerek yok. Seni bulur ve öldürürüm."
İnsanların karşısında susmaktan nefret ediyordum, hakkımı hep arayan biriydim ama saçma hiyerarşi yüzünden şimdi ağzımı açamıyordum. Sadece çıkabilmenin rahatlığı ile önünde eğilip selam verdikten sonra arkamı dönüp yerdeki örtüyü aldım ve başıma siper ederek odadan çıktım.