"Uyumadın mı?"
"Yok." Kafamı iki yana sallayarak reddederken Seungmin yatağından doğruldu. "Kaşla göz arası muhafız oldum, bari hakkını vereyim."
"Hala inanamıyorum Jeong, hala."
"Ben de."
Kıkırdayıp kılıcımı belimdeki kılıfına sokarken o boş odada gözlerini gezdirdi. "Changbin hyung ile Jisung yok mu?"
"Jisung erkenden gitti 2. Prens'in yanına, Changbin hyung da işçi adam biliyorsun. Madem Jisung gitti, ben de gideyim dedi o da gitti."
"Tamam o zaman, ben yüzümü yıkayayım. Sonra beraber kahvaltı ederiz."
"Sen et," dedim hemen. "Benim Prens'in yanına gitmem gerek, erkenden atıştırdım bir şeyler."
"Olur mu hiç öyle Jeongin?"
"Olur olur, hadi kaçtım."
Ona göz kırpıp odamızdan çıktığımda oflamış ve yüzünü yıkamaya gitmişti. Dün gece hepsi otururken bana zaten neler yapılması gerektiklerini anlattıkları için artık ne yapacağımı biliyordum. Bu yüzden daha ilk günden geç kalmak, azar işitmek istemiyordum.
Ezbere bildiğim Prens'in odasına doğru ilerlerken dün bahçede bana suçlu gözlerle bakan insanlar şimdi saygı ile selam veriyordu. Sanırım Prens'in sakladığı koruması olarak ortaya çıkınca, ön yargılı bir saygı oluşmuştu herkeste.
Nazikçe gülümseyip selamlarına karşılık verirken elimi kaldığım yerden çıkıp bahçeye indim. Görevlilerin ve Kraliyet ailesinin kaldığı yer ayrı bloklardı. Dün gece ormana gitmiş, sabah kadar kendime kılıçla bir şeyler çalışmıştım. Elimden geldiğince hakkını vermek istiyordum en azından.
Asıl sarayın içine girdiğim gibi dün koşarak çıktığım yerleri geçerken Prens'in odasının önüne gelmemle duraksamıştım. Harem ağası kapıda, arkasında da bir sürü görevli vardı. Normalde korkacağım bu görüntü yüzünden Seungmin bana anlattığı için ona teşekkür edecektim.
Aralarından sıyrılıp harem ağasının yanına vardığımda, "Günaydın," deyip kafasını eğmişti.
Uyudum mu ki gün aysın aq
"Günaydın."
"Her sabah Majestelerini kaldırırım, ardından kahvaltısını eder. Sen de onunla edeceksin."
"Biliyorum."
Yo, bilmiyorum
Ben niye beraber ediyorum ulan
Harem ağası Kim, ben onaylayınca kapıyı çalmış ve, "Majesteleri," diye seslenmeye başlamıştı. Bıkkın bir şekilde Prens hazretlerinin cevap vermesini beklerken iç çekerek saçlarımı karıştırmıştım ki aniden kapı iki yana açılarak kafasını uzatan prens dibime girdi.
"Günaydın."
Şokla ona baktım. Zorlukla, "Günaydın Majesteleri," derken arkamızda kalan kadınların fısıldaştığını çok rahat hissediyordum. O üstüme eğilmiş, ben kendimi geri çekmiştim ki sırıtarak doğruldu.
"Gel harem ağası Kim. Sen de Jeongin."
Pekala
Başlayalım bakalım
İkimiz içeri girdiğimiz gibi uyuz bir gülümseme ile arkamızda kalan kadınların yüzüne kapıyı kapatırken Harem ağası elinde ki su ve tasla Prens'in yüzünü yıkaması için yardım etmeye başlamıştı.
Gözlerimi devirdim
Ben Seungmin'e yüzümü yıka desem, tası bana sokardı
"Hayırdır, neden öyle bakıyorsun?"