3.4

5.2K 655 430
                                    

Günaydın

Hadi chanmin okuyalım

***

"Jiwon! Uzaklara gitme bebeğim!"

Seungmin'in bağırışı Jiwon'un kulaklarını doldururken Jiwon "Tamam!" demiş ve dikkatlice tutunduğu kayalığa tırmanarak aşağıya bakmıştı. Sarayı görebiliyordu ama saray çok uzakta kalıyordu, tek çaresi asker amcalarına verdiği mektubu babasına iletmelileriydi.

"Jiwon," dedi Seungmin kayalığın ucuna gelip. Ellerini beline yerleştirerek tepedeki oğluna baktı. "Ne yapıyorsun bakayım sen orada? Ya düşersen? İn bakalım, gel kucağıma."

İtiraz etmeden Seungmin'in uzattığı kolları arasına girerek boynuna sarıldı. "Baba," dedi eve doğru yürürlerken. "Hım?"

"Ben şimdi hiç saraya gidemeyecek miyim? Babamı peki, çok özledim onu. Hiç mi görmeyeceğim bir daha?"

Seungmin, Jiwon'un dediği şeyle zorlukla yutkunurken bir aydır zar zor geçiştirdiği konu her gün çığ gibi büyüyor, artık bahane bulması zorlaşıyordu.

Eve girdikleri gibi kucağındaki oğlu ile yere çökerken "Çok mu özledin babanı?" dediği zaman Jiwon hızla başını salladı. Çok özlemişti.

"Tamam," dedi Seungmin kabul ederek. "Yarın seni babana götüreceğim ama orada kalalım diye ısrar etmek yok tamam mı? Onu göreceksin, biraz duracağız ve sonra geri geleceğiz evimize."

"O bizle yaşamayacak mı?"

"Bebeğim."

Seungmin, Jiwon'u dikkatlice kucağına oturttuktan sonra bacaklarını kendine çekerek Jiwon'un sırtını dizlerine yaslamasını sağlamış ve oğlunun ellerini tutmuştu.

"Seninle konuşalım biraz olur mu?"

Jiwon başını sallarken o iç çekerek devam etti. "Baban ile şu anda aramız pek iyi değil," dedi dürüst olarak. Düşündü. "Yani o doğru bir şey yaptı fakat yaptığı şey her türlü birilerine zarar verdi ve ben zorlandım. Çünkü bazen insanlar yaptıkları şeylerin sonuçlarını kaldıramaz ve kaçarlar."

"Bizim gibi mi yani?"

"Hıhım. Benim gibi." Başını salladı. "Ben bir hata yaptım ve sonucuna katlanamadım. Babanla ise tartıştık biraz bu yüzden görüşmüyoruz. Özür dilerim seni de ondan uzak tuttuğum için ama herkes gitmişken sen de benden gitme diye bırakmıyorum."

"Ben seni hiç bırakmam ki." Jiwon, kollarını Seungmin'in boynuna doladığı gibi Seungmin de ihtiyaçla ona sarılmış, başını minik omuzuna koyarken dudaklarını dişlemişti.

"Ama sana yarın babanı göstereceğim," dedi kabul ederek. "Daha fazla uzak tutamayacağım seni ondan. Ben olmayacağım tamam mı sarayda fakat seni kapıda bekleyeceğim."

"Neden?"

"Beni görmek istemeyen birileri var. Ondan. Kapıda olacağım hep ama, sen ne zaman çıkarsan beraber geri evimize geleceğiz. Tamam mı?"

Jiwon'un baş sallaması Seungmin'in gülümsemesini sağlarken ikisi yemek yemiş ve tekrardan bahçeye çıkmışlardı. Jiwon kendine oyun oynarken Seungmin de verandaya çökmüş, onu izliyor ara ara da oyununa katılıyordu.

Chan kararan havayı umursamadan atıyla geldiği toprak yolu hızla çıkarken ileride ki ağaçların arasından çıkan duman ile heyecanla başını kaldırdı. Geri çevire bile bir ay sonra onları görecek olmak, vücudunda tarifsiz bir mutluluğun yayılmasını sağlıyordu.

Attan indiği gibi ipi bir ağaca bağlarken titreyen adımları evin yolunu bulmuş, oraya doğru ilerlerken sonunda gördüğü iki beden ile duraksamıştı.

the kingdom love, hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin