"Şimdi gelelim size," diyerek gözlerini bize dikti Veliaht Prens. Bahçede yaşanan olayın ardından iki hainde zindana kapatılmış, kargaşa son bulmuştu şimdi ise sarayın ormanında bir yerde Prensler oturuyor, ben, Seungmin, Changbin hyung ve baş muhafız duruyorduk.
Hala 1. Prensin benim için dediği kişisel muhafızım kısmında kaldığım için ağzımı açamıyordum ki yan tarafımda bulunan Changbin hyung çaktırmadan beni dürttü. Ona çevirip, "Ne?" dedim sessizce dudaklarımı oynayatarak.
Çenesi ile karşımızda oturan Veliaht Prens ile kardeşini işaret etti.
Omuz silkip susmaya devam ettim, şu an ne diyebilirdim zaten? Veliaht prensin gözleri bizim üstümüzde dolaşırken siyah saçlarını geriye doğru attı. "Sen söyleyecek misin Hyunjin?" deyip bir anda kafasını kardeşine çevirdiğinde şokla gözlerimi büyüttüm.
ADI HYUNJIN MİYMİŞ
OHA ÇOK GÜZEL
Büyüttüğün gözlerim ile onlara bakarken karşımızda duran Baş Muhafız ile göz göze geldik, yarım ağız bana sırıttığında hemen duruşumu değiştirip başımı öne eğdim. Veliaht Prens, 1. Prensin adını söylediğini farkında değildi muhtemelen çünkü hainlerin yaptığı şeyden sonra oldukça sinirlenmişti.
Seungmin ve Jisung ondan korkmakta haklıydı.
Acaba Jisung ne yapıyordu şu an?
Tırnaklarını yiyerek kendini deli sorularla meşgul ettiğine yemin edebilirdim. Jisung'un gözümün önüne gelen görüntüsü ile az da olsa dikkatim kayarken 1. Prens abisine baktı.
"Anlatacak bir şeyim yok. Jeongin arkadaşım, Seungmin ve Changbin de onun arkadaşı."
Arkadaşı mı?
Kaşlarım çatıldı. Seungmin yanımda öksürük krizine girerken prenslerin bakışları ona dönmüştü, Changbin hyung, "Mal," diye fısıldayıp sırtına vurdu. Gözlerimi devirirken Veliaht Prenste benimle aynı durumdaydı.
"Senin arkadaşın mı vardı?"
"Soruyor musun?"
Prens omuz silkip bana döndü. "Sormadım varsay. Jeongin, sen saraya nasıl geldin seni gördüğümü hatırlamıyorum."
Sıçtık.
"Ben," dedim dudaklarımı oynatarak ama daha konuşmadan 1. Prens atlayıp sözümü kesmişti. "Geçen gece ben soktum saraya."
"Ne? Hyunjin, şaka mısın sen?"
"Ya hyung!" İkisi de ayaklandı. "Dur bir! Hain değil, hain olsa arkadaşım olmaz. Hain olsa, odamda tutmazdım. Sırf kötü bir şey olmasın diye bugün muhafızlık talimine girdi hatta ama son elde rahatsız olduğu için girmedi. Hem görmedin mi? O olmasa ölecektim belki şimdi!"
"Of Hyunjin of!" Sinirle kardeşine baktı. "Bunu Kral'a nasıl açıklayacağız haberin var mı?"
"Neyi?" dedi Prens kaşlarını kaldırarak. "Jeongin'i mi, hainleri mi, ölümden dönmemi mi?"
"Hepsini. Haberi gitmiştir hainlerin, oradan ucu Jeongin'e gelecek ve devamında ne olacağını biliyor musun?"
Prens, "Zaten!" deyip yükselmişti ki bizi fark ederek sustu. "Birazcık uzaklaşır mısınız?"
Anlamadığım olayla beraber üçümüz hafifçe uzaklaşırken baş muhafız hem ileriden bizi gözetliyor hemde bir yandan Veliaht Prens ve 1. Prens ile konuşuyordu. Gerçekten onlar arasında ki ilişki Prens ve koruma ilişkisi miydi merak ediyordum. Çünkü hiç öyle durmuyordu.
"Aferin Jeongin," dedi Changbin hyung bana bakarak. "Geldin üç gün, üç günde üç bela aldın. Yarın çıtayı nereye çıkarmayı düşünüyorsun, Kral mı?"