1.4

5K 703 470
                                    

Hyunjin'in yıkanmasını beklerken normalde çok sıkılacağım bir zaman diliminde hiç sıkılmadan bekliyordum. Kıyafetlerini ona bırakıp geri ağacın ters tarafına oturdum ve üzerini giyinmesi için ona alan tanımıştım.

"Naber?" dedi yanıma geldiğinde. Daha ona dönmeden elini alnıma koymuş, "Yanıyorsun sen!" demişti endişe ile. Gözlerimi devirdim. Senin yüzünden diyemezdim ya aq.

Elini ittirdim hızla. "Güneş var güneş! Hava yanıyor! Biz senin gibi suya girmedik."

"Girseydin."

"Çok kolay sanki," diye homurdandıktan sonra daha fazla yanımda durmasına dayanamayarak ayağa kalktım. "Hadi gidelim."

"Nereye ya? Daha yeni gelmiştik."

Neydi bu ondaki enerji

"Hep aynı yerleri geziyoruz, farklı yerlere gidelim." deyip atlara doğru ilerlemeye başladığımda birkaç homurdanmadan sonra Hyunjin'in de ayaklandığını anlar anlamaz sırıtarak ata bindim.

"Saçlarımı boyatacağım," diyerek atına binmek için hareketlendiğinde şokla ona döndüm. "Cidden mi?"

"Evet." Güldü. "Benden çok heveslendin bakıyorum?"

Hyunjin'in o güzel saçları için hayal etmediğim bir renk yoktu ki! Geri attan inip hızla karşısına dikilip yüzüne baktım. "Hangi renk boyatcaksın? Ben de göreyim mi, çok merak ediyorum, izlerim hem de. Göreyim mi lütfen Hyunjin, lütfen? Hı? Göreyim değil mi, göreyim?"

"Jeongin," diyerek halime kıkırdadığında ben hala merakla ona bakıyordum. Saçlarını cidden çok seviyordum! "Gel başımın belası, gel," deyip aniden saçlarımı okşadığında mutlulukla bir anda zıplayıp kollarımı ona sardım. "Teşekkür ederim!"

Saçları, benim için nedensiz bir şekilde çok önemliydi. Şu dönemde uzun saç herkeste vardı ama yakışan insan sayısı çok azdı, hatta Hyunjin yakıştırdığım ilk kişiydi.

Mal gibi bir anda üstüne atlamama karşılık Hyunjin ilk birkaç saniye dursada ben çekileceğim sırada aniden elini belime dolamış ve geri yapıştırmıştı beni kendine. Nefesimi tuttum hızla. Bu çok değişik hissettiriyordu!

"Seninde sevgi dolu bir yanın varmış ha?" deyip hala olduğumuz halde iken konuştuğunda, "Ya ya," dedim içimden geçen tüm rezillikleri belli etmemek için. "Oldu öyle şeyler."

Sadece birkaç saniye sonra geri çekildiğinde, "Hadi bakalım," diyerek beni ata kaldırmış, yarattığı panikten habersiz ardından da kendi atına binmişti. Alev alev yanan belimle beraber, atla koşmaya başladım.

Uçuyordum amk

Hey dünya, selam it

Atla beraber hıphızlı koşarak ilerlerken bundan inanılmaz bir zevk alıyordum o anda, az önce yaşadığım şeylerin etkisi de olabilirdi ama etkileniyor muydum? Etkileniyordum evet. Sadece birkaç dakika sonra istediğimiz tepeye çıktığımızda "Geldik!" dedim sevinçle.

Attan atlayıp aylardır gelmediğim yere baktım.

Yaz olduğu için ağaçlar meyve dolmuştu.

Direkt sırıtıp elma ağacına ilerleyip elmalara bakarken elimin tekini dala attım. "Düşeceksin lan," dedi Hyunjin yanıma gelip. Omuz silktim. "İlk düşüşüm değil." Buradan edebiyat yapardım ama rezilliğe gerek yoktu.

Dala çıkıp elmaları kucağıma koyarken Hyunjin "At bana," demiş ben de reddetmeden elimdeki elmaları ona atmıştım. O da temizleyip yere koyduğu kıyafetinden bir parçanın üstüne bırakmıştı elmaları.

the kingdom love, hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin