Ya da vazgeçtim, Jisung'um için bölüm atcam
***
"Jeongin!"
Hyunjin bağırdığı gibi hızla koşarak koca bir demir kaptaki suyu alırken hiç düşünmeden ateşin içine fırlatmış ardından da "Kolye!" diye bağırıp oraya doğru eğilmişti. "Hyunjin!" dedi Changbin endişeyle.
Ona doğru koşarken Hyunjin hızla gördüğü kolyeyi eline aldı, parmak uçları hafiften yanmıştı ama pek umurunda olduğu söylenemezdi. Tek istediği kolyeydi, onu da almıştı.
İpinin yarısı yanmış bir şekilde kolyeyi elinde tutarken papatyanın camla kaplı olması onu korumuştu, telaşla kafasını sarayın kapısına çevirdiği sırada "Gitme," dedi Minho konuşarak
"Gidince hiçbir şeyi değiştiremeyeceksin, böyle olacağını bile bile kabul ettiniz, ettik hepimiz. Bi sik söylemeye hakkımız yok, gidip işleri daha da bok etme."
Hala Jisung'a sarılıyor, ağlayan bedenini sakinleştirmek için saçlarını okşuyordu. Ardından da onu bu alandan çıkarmak için koltukaltlarından tutarak yavaşça ayağa kaldırdı.
"Benden bu kadar," dedi Chan'a bakarak. "Sonra gelirim."
Jisung'a döndü. "Gel."
Jisung onun elini sıkı sıkıya tutuyor, sanki bir rüyaymış da gözlerini açtığında yok alacakmış gibi bırakmak istemiyordu. Minho içindeki acı ile onu yürütürken kendi barakasına gelip kapıyı açtı.
İçeri girdi. "Sen kokuyor burası," dedi duyduğu o tanıdık koku ile. "Burada mıydın?"
"Çıkmadım ki." Jisung ona baktı. "Gerçeksin değil mi?" dedi tekrardan inanmak için. "Gitmeyeceksin."
Minho kafasını salladı. "Gitmeyeceğim, yemin ederim gitmeyeceğim. Buradayım, yanındayım, seninle olacağım."
Kenardaki yatağa otururlarken Jisung kayarak onun dizine uzandı, Minho'nun elini bırakmamış hala sımsıkı bir şekilde tutarken "Oyundu," dedi zar zor bir şekilde. "Her şey oyundu."
İç çekti. "Ben seninle beraber öldüm."
Hafifçe dönerek Minho'ya baktı. "Beni kim yaşatacak?"
Bu cümle Minho'nun kalbine daha önce hiç hissetmediği bir şekilde kocaman bir acı saplarken yutkunamadı, "Özür dilerim," dedi gözlerini kapatarak. "Saçma sapan bir özür seni etkilemeyecek biliyorum ama özür dilerim. Söz verdim Jisung, günün birinde benden ölmemi isterse bile ölecektim. Sana söylemek istedim, yemin ederim söylemek istedim... Ben seni böyle bırakmak istemedim."
Eğildi. "Elimden geleni yapacağım, beni yeniden affetmen için elimden geleni yapacağım, sana söz veriyorum."
"Beni sever misin?"
"Hım?"
"Beni sever misin?" dedi Jisung tekrar kısık bir sesle. Uzandığı diziden doğrulurken Minho'ya baktı. "Çekip gitmem gerek," dedi kendini açıklayarak. Dolan gözlerini zapt etmeye çalıştı ama başarısızdı. "Bana bunu yaptığın için seni bırakmam gerek ama... Minho ben gitmek istemiyorum, seni bırakmak istemiyorum, Minho ben seninle kötü olmak istemiyorum!"
Hıçkırdı. "Yalan söyledim, iğrenç hissettirmedin. Bana hiç iğrenç hissettirmedin." Ona baktı tekrardan. "Ben haftalardır bunun pişmanlığını yaşadım. Haftalardır ben bunun için dua ettim, gelmeni istedim, bir mucize olup gelmeni istedim. Herkesin yalan söylemesini, beni kandırmasını..."
Derin bir nefes aldı sözlerini toparlamak adına. Kalbindeki yangın sönmüş gibiydi, sanki Minho'yu gördüğü an biri oraya bir kova su atmış ve alevler bir anda sönmüştü.