Bu bölüm bayağı uzun o yüzden bir sürü yorum bekliyorum
Ve Şarkıyla okuyun bence
***
Minho hyung ve Chan hyungun kavgası tüm sarayı etkilemişti. Biz dahil tüm askerlerin odası, bağlantılı olduğu kişiler araştırılırken saraydaki güvenlik üst düzeydeydi.
Ne Seungmin ne de Hyunjin, Minho hyungun adını bile anmıyorlardı. Başta Changbin hyung nasıl böyle bir şey yapabildiğini sorgularken o da zamanla bırakmıştı.
Kimseye etkilediği söylenemezdi.
Ben ve Jisung dışında.
Jisung günden güne eriyordu, onu böyle görmem her gün bağırarak ağlama isteğimi uyandırırken etrafta çeneleri susmayan insanları dövmemek için kendimi zor tutuyordum.
Nasıl olacaktı bilmiyordum ama bir salak gibi haber bekledim fakat iki hafta boyunca Minho hyungdan hiçbir haber gelmedi, kimse bulamadı onu.
Sonra ormanda bir ceset bulunduğunu söylediler, tüm saray bununla ayağa kalkarken Changbin hyung gitti.
Belki de Jisung'u o zaman ilk defa bu kadar dağılmış bir biçimde gördüm.
Herkes onu bekliyordu, Chan hyung, Hyunjin, Kral herkes ölen kişinin o olmasını, hainin öldüğünü öğrenmek istiyordu.
Artık kraliyetin baş muhafızı olan Changbin hyungdan çıkan cümleler ise herkesi rahatlatırken arkamı döndüm hızla.
"Vücudu çürümüş ama tehlike geçti Majestleri, Lee Minho öldü."
Jisung o an çöktü.
Arkamı döndüğüm gibi koşar adımlarla bahçeden uzaklaşırken geldiğim yere çöktüğüm an acıyla bağırdım.
Ölemezdi!
Minho hyung ölemezdi!
"Hayır!" diye bağırdım saçlarımı çekerken. "Hayır, yalan olmalı, yalan olmalı!"
"Jeongin."
"Git!" dedim Hyunjin'e doğru. "GİT! Istemiyorum seni! Git, git, git!"
"Jeongin, bak doğru olan buydu!"
Ayağa kalktım sinirle. Ellerimi göğsüne koyduğum gibi ittim onu hızla. "Neydi doğru olan! Neydi doğru olan!" Sertçe göğsüne vurdum. "Bir kere bile onu dinlemeden ölüm emrini verdiniz! O asla size ihanet etmezdi! Onun oyunun içine düştüğünü bile anlamadınız! Nefret ediyorum hepinizden, git!"
"Keşke peşinden gitseydim," dedim zorlukla. "Biliyor musun, kaçmasına ben izin verdim! Onu yakalayabilirdim ama yakalamadım, sevgilin de bir hain Hyunjin! Git şimdi!"
"Ne?"
Şaşkın bakışları beni bulurken "Ben yaptım!" dedim sinirle. "Kolumu ben kestim, sen anlama diye! Çünkü o gerçeği açıklayacaktı size, o size ihanet etmezdi, o size ihanet etmezdi! Öldü, Tanrım, hayır, hayır!"
Parmaklarımı sertçe saçlarıma geçirirken daha birkaç hafta önce buralarda Minho hyungun gülerek bana ders verdiği anlar gözüme geliyor, çığlık atmamı sağlıyordu.
"Jeongin..."
Jisung'un titreyen sesini duyduğum gibi ayağa kalkarken yere düşmek üzere olan bedenini tuttum hızla, kollarını sıkıca bana sardı. "Jeongin, yalan söylüyorlar değil mi? Jeongin, yalan söylüyorlar, Minho gelecek."
"Ji..."
"Jeongin kalbim çok acıyor! Jeongin, Jeongin, Jeongin ben Minho'yu özledim!"
Yere çökerken yanımıza doğru koşarak gelen Seungmin ve Changbin hyunga baktığım zaman Jisung'u tutamadan büyük bir nefretle ayaklandı ve Seungmine ilerlediği gibi "Oldu mu istediğin!" diye bağırdı sinirle.