Tüm kraliyet ailesi yavaş yavaş dağılırken Seungmin, Jeongin'den yediği beklenmedik darbe ile hızla öne doğru savrulurken aniden beline sarılan el onu tutmuş, gözleri Veliaht Prense giderken teşekkür amaçlı minik bir gülümseme bırakmıştı.
Prens elini tuttuğu belden çektikten sonra ilerleyen prenseslere kısa bir bakış attı ve onların arkasından Seungmin ile beraber usulca ilerlemiş, yolun yarısında da ayrılmışlardı.
Kendi odasına geldikleri gibi Seungmin "Buyrun Majesteleri," diyerek odasının kapısını açmış, Chan içeri girerken arkasından da harem ağasının girmesini beklemişti.
Chan ona döndü. "Bu gecelik gerek yok, teşekkür ederim. Odana gidebilirsin harem ağası lee."
"Peki Majesteleri."
Harem ağası geldiği gibi odadan çıkarken Seungmin de adama minik bir gülümseme göndermiş ve ardından da kapıyı çekip kendisini prens ile aynı odada yalnız bırakmıştı.
"Prensesler neden geldi?" diyerek kaşlarını çattığında Chan omuz silkti. "Bilmiyorum ki. Kraliçe ağırlayacaktır, getirmiştir kral bir şekilde. Jeongin mi aklını karıştırdı senin, fısır fısır diyordu kulağına bir şeyler?"
Seungmin omuz silkerek sırtını kapıya yasladı. "O da dedi ama prenseslerib bakışları da hiç hoşuma gitmedi."
Chan bu lafla gülüp ona doğru yaklaşmış ardından da tek elini karşısındaki bedenin beline dolarken "Benim için sadece sen varsın," demişti dudaklarını Seungmin'in dudaklarına sürterken. "Sadece seni seviyorum Seungmin."
Geri çekilerek kafasını salladı. "Prensesler dikkatimi bile çekmedi, o kalabalık alanda tek odağım sendin."
Seungmin bu laflarla yumuşarken anında gardını düşürmüş ona sarılan Chan ile beraber kollarını boynuna sarmıştı. Saçlarını okşayıp yanağından öptü. "Şu cümlelerin beni her seferinde alaşağı ediyor. Sana duvar örmem lazım."
Chan kıkırdadı."Bana kıyamıyorsun."
"Ne yazık ki." Aklı o günlere giderken Seungmin iç çekmiş "Hala düşündükçe yaşadığım şoku hissediyorum," demişti. "Saraya geldiğim ilk gün karşıma dikildiğinde tokadı yapıştırmak istemiştim yüzüne."
"Tam da onu yapacağın için söylemedim prens olduğumu sana. Ben de pek memnun değilim zaten prens olmaktan, o yüzden beni öyle sev istemedim."
"Beni ayakta uyuttun!"
Chan bu lafla "Yoo," deyip sırıtmış, Seungmin'in saçlarını karıştırmıştı. "Sadece ailemi pek sevmediğim için bahsetmek istemediğimi söylemiştim, teknik olarak yalan söylemiş olmuyorum."
Yan yana yere otururlarken Seungmin ona baktı. "Bir yıllık erkek arkadaşımın koskoca ülkenin veliahtı olduğunu öğrendiğimde üzülsem mi sevinsem mi ne yaşadığımı bilememiştim. Ama biliyordum sende bir şeyler olduğunu, sürekli saraya gel, saraya gel. Hayır, sarayda çalışıyorum diyordun bir de."
"Teknik olarak-"
"Sus Chan."
Chan bir kahkaha patlatıp yanında oturan çocuğu göğsüne doğru çekmiş başını eğerek saçlarından öpmüştü. Seungmin de gülerken onun beline sarılıp Veliaht Prensin odasına kimse kolay kolay giremez rahatlığı ile gözlerini kapattı.
Chan ile tanışmaları bundan birkaç yıl öncesine dayanıyordu. O, Jisung ve Jeongin'e bakmak aynı zamanda da Changbin'in gönderdiği paraya destek olsun diye hikaye okuyuculuğu yapıyordu her akşam.
Bu sebeple okuduğu hikaye sayısı çoktu, bir sürü dünyalara tanık etmiş, hemen hemen her duyguyu tatmıştı. Yine bir yaz akşamı hikaye okuyup meydanda para kazandıktan sonra yalnız başına otururken hala onu dinleyen, gitmeyen biri olduğunu fark etmişti.