Selam
Madrigal dinleyerek yazdım bölümü o yüzden sorgulamayın
Yetiştirirsem bu gece diğer bölümü de atacağımm
***
Yine kürkçü dükkanına dönerken aklıma buradan çıktığım son an hatta anımız gelirken küfür ederek kapıyı kapattım ve üzerimdeki kıyafeti çıkarmaya başladım hiç vakit kaybetmeden.
Anasını sikeyim böyle hayatın, en azından böyle mi olmalıydı
Kıyafeti çıkarıp kenara fırlattıktan sonra kendi giysilerimi üzerime geçirmiş ardından da bahçeye geri çıkıp elimi yüzümü yıkamıştım. Kendimi o lanet yerden nasıl attıysam evdeydim.
Bu gece kafayı vurup uyumak ve mümkünse bir daha o saray yolu denen şeye Jisung'u görmek hariç hiç uğramamak üzere kendi minik köyümde yaşamak istiyordum. Ben buydum işte, şu evde kalıp asla çıkmayacaktım.
Benim içim iyi olan buydu
Kendim kaşınıyordum
Aksiyon istedim de ne oldu, bir kere girdiğim saraydan bir daha çıkamadım
Anasını sikeyim o sarayın
"Lanet olsun hepinize," deyip çöktüğüm yerden doğrulurken ellerimi ve yüzümü kurulayıp geri evin içine girerek kendime yere yatak açtım. Tek isteğim vardı, sadece Jisung'un iyi olmasıydı.
Artık gerisi ile ilgilenmek falan... İlgilenirsem benim de anamı siksinler
Jisung'u bu hale getirirken hiçbir şekilde bir kere bile tereddüt etmemişlerdi, tamam oyundu, gizli kalması gerekiyordu lan ben kendi acıma da tamam derdim ama Jisung'a söylemelilerdi.
En azından Jisung'a söylemelilerdi.
"Of!" diye bağırdım yorgana sığınarak. "Of! Of! Of!"
Elim stres yaptığım her anda kolyeme giderken yine öyle olmuştu, elime gelen boşluklar beraber "Üzülürsen amına koyayım senin," diye konuştum hızla elimi göğsümden çekerek. "Üzülmek yok, eskisi gibi bencil ol ve sadece kendini düşün."
O kolye artık yoktu
O bencillerin hepsi hatasını çekmeden de asla olmayacaktı
Yorganı başıma kadar çekip yağmur sesi eşliğinde gözlerimi kapatırken vücudum o kadar yorgundu ki bunu gece fark etmiştim. O hengamede hem fiziki hem ruhsal olarak yaşadığım çöküş üstüne bir de sinirim eklenince kendini göstermemişti ama gece ağrıyan vücudum ile çok iyi anlamıştım.
Gördüğüm kabus ile yerimden zıplarken nefes nefese karşımdaki duvara diktim gözlerimi.
Panikle etrafıma bakarken bu sefer ellerime indi bakışlarım. Jisung'un karşımda Minho hyungun ölüm haberini alıp da dizlerinin üstüne çöktüğü an çıkmıyordu aklımdan.
Hemen onun devamında Hyunjin ile kavga ettiğimiz an ise zihnimde yankılanırken "Sus!" diye konuştum başıma vurarak. "Sus! Sus! Sus! Sen ağlarken o sustu, sen de sus!"
Ben karşısında ağlayıp yalan olmasını isterken bile çıkıp Jeongin bu yalan dememişti, sadece gözümün içine baka baka haindi demişti.
"Hani üzmezdin beni orospu çocuğu!" diye bağırdım tüm nefretimle. "Hani üzmezdin beni!"
Sence ben seni üzebilir miyim güzelim?
"Yalancı." Kenardaki mumla beraber tabağı alıp karşımdaki duvara geçirdim. "Sen en büyük yalancısın Hyunjin!"