"Jeongin!" diyerek odanın içinden gelen sesle kapıyı aralayıp içeride kağıtlarla savaş veren Majestelerine baktım. Her taraf kağıt olmuş, toparlamaya çalışıyordu.
Durumu özet geçmek gerekirse minik o kaçamaktan sonra saraya dönmüş, 1. Prens yani artık tam adıyla Hyunjin, Majesteleri ile konuşup işleri beraber yürütmeyi öne atmıştı.
Şimdi ise yaklaşık iki gündür bu tonlarca kağıtlarla savaş veriyordu ve bende odasının kapısının önünde onu bekliyordum.
İçeri uzattığım başıma bakıp ofladı. "Gelsene. Ölüyorum galiba."
"Yine kağıt savaşı mı?" derken içeri girmiştim. Kafasını sallayıp elinde toparladığı kağıtları da fırlattı. Onlarda diğerleri arasında kaybolurken göz devirdim.
Bu yaşta bu zeka
"Hepsini karıştırdım!" Sinirle bana baktı. "Muhafız düzenini okurken yanlışlıkla saray mutfağına geçmişim, patlıcanlarla uğraşırken buldum kendimi!"
İşte böyle zeki bir prense sahibiz
İşte veraset işte fazilet
Mal aq
"Kağıtları birbirine karıştırmayı nasıl başardınız?" dedim odanın her bir yerine dağılmış parçalara göz atarak. Cidden, en son hatırladığım ona hepsi ayrı ayrı, takım olarak gelmişti ama şu an sadece bir tomar yığın vardı.
Omuz silkti. "Anlamadım ki. Aynı sandım hepsini, üst üste koymuştum sonra bacağımla çarpınca hepsi dağılıp birbirine girdi."
"Bravo," dedikten sonra iç çekip yere eğildim. Kağıtlara baktım ama pek bir şey belli olmuyordu. Prens, "Bana ne ya!" diyerek kendini yatağına attığında göz devirerek geri kağıtlara döndüm.
Elime rastgele iki tanesini aldığımda onları iyice incelenmiştim ve bir şey fark etmiştim. Askeri düzen ile olan kırmızı renkte damgası vardı, mutfak düzeni ile olan yeşildi, saray yönetimi siyahtı. Böyle böyle değişik renklerle damgalanmıştı.
Yatakta uzanan prense kısa bir bakış atıp kırmızı damgalı olanları toplamaya başladım ilk. Odanın her bir yanına dağılmıştı cidden. İlk önce onları bitirip yeşillere geçtim. İlk kağıt tomarını masanın üstüne bıraktığımda çıkan sesten dolayı prens başını kaldırıp bana baktı.
Sonra kağıtları gördü. "Oha! Toparladın mı?"
Kafamı salladım. "Aynı konularla olanlar aynı renklerle damgalanmış, mesela bu kırmızı olanlar. Hepsi askeri düzenle ilgili."
Sonra elimdeki kağıdı kaldırıp yeşil damgayı işaret ettim. "Bunlarda mutfak düzeni ilgili olanlar. Ben onları toplarken siz hazırladığım kırmızı damgalı olanları sayfa sayısına göre düzenleyin."
Birkaç saat içinde Veliaht Prense düzenli bir şekilde gitmesi gerekti bu kağıtların, ilk görevi olduğu halde prens böyle bitmişse gerisini düşünemiyordum. Lafım biter bitmez eğilip diğer kağıtları toplamaya başladığımda, "Sen," diye düzeltti. "Siz değil sen. Arkadaşız biz, unuttun mu?"
Kafamı salladım. "Pekala."
Hemen diyemesemde bu duruma alışacaktım, prens kalkıp dediğim gibi kırmızı damgalı kağıtları sayfa numarasına göre dizmeye başladığında bende renkli gruplara ayırıyor aynı zamanda olayın daha çabuk bitmesini sağlıyordum.
Ondan önce bitirince yanına geçip sarı damgalı olanları sayfa numarasına göre sıralamaya başladım. Tahmin ettiğimden daha zordu ancak alışmıştım.
"Bir mavi eksik," dedi bana bakarak. "Odada bir yerlerde kağıt var mı? Elli yedinci sayfa eksik."
"Emin misin?" derken ayağa kalkmıştım. Kafasını salladı. "Evet, baktım ama yok. Burada olmalı."