DEVAM KİTABIDIR!
Birinci kısıma profilimden ulaşabilirsiniz :)
Tomme Profitt , Sam Tinnesz - Glass Heart
***
Gözlerinin her bir haresi, irislerindeki kahverengi uçuşan kumaşlar benim yüreğime vurgundu. O harelerde ben kendimi bulmuştum, kendimi görüyordum.
Ben kendimi onun gözlerinde sevmiştim.
"Sevgilim... Bir gün sonumu sen getireceksin." Güldüm. Onu tiye almıştım. Ciddiye almamıştım. Alayla parlayan yeşil gözlerimi ise ona dikmiştim. Son tabağı da lavaboya bıraktığımda, o da kalçasını tezgaha yaslamış beni izliyordu.
"Araf... Sen Beyaz Maske'sin. Birbirimizi kandırmayalım." Kaşlarını kaldırdı. "Sen de Kızıl Maske'sin? Kendini mi küçümsüyorsun?" Dünyanın en saçma şeyini söylemiş gibi yüzümü buruşturdum. "Ben öyle bir şey söylemedim. Ben Asise'yim; kendi oyunumu yaratır, yok ederim. Demek istediğim şey; senin, başkasının seni öldürmesine asla izin vermeyeceğin. Çok mütevazı görünsen de ölümünde dahi başkasına izin vermeyecek kadar egoistsin. Seni sadece sen öldürebilirsin."
Duraksadı. Sol elimle tezgahtan destek alarak tek ayağımın üzerine verdim ağırlığımı. Kalçasını tezgahtan ayırarak karşıma geçti. Büyük bir dikkatle gözlerime bakıyordu ve ben ne yapacağını merak ediyordum.
Baş parmağıyla yanağımı okşadığında hafifçe başımı o tarafa doğru eğdim.
"Girdap."
Anlamaz ifadeyle kaşlarım çatıldı. Ne demek istemişti?
"Gözlerin yeşil bir girdap gibi. Çevresi koyu yeşil. Ve göz bebeğine gittikçe daha da koyulaşıyor, göz bebeğinde simsiyah oluveriyor. Her şeyi içine çeken sonsuz bir girdap gibi. Her şeyi acımadan yok edecek bir girdap. Beni bu girdap gözlerinle yok edeceksin, Desise."
Önsezi?
Durugörü?
Ya da her neyse.
Bir anda aklıma düşen bu görüntünün kaynağı, kendimi bulduğum kahverengi harelerden geliyordu. Şaşkınlıkla koyulaşmış harelerden. Zihnimdeki Araf, benim gözlerime Girdap demişti. Kendi gözlerinin bir Zindan olduğunu bilmeden...
"Kızıl Maske, Karaslan'ların tarafında!"
Araf'ın, güçlü ve net adımlarla ardına bile bakmadan salondan çıktığını ve Asaf Pakgör'ün de peşinden çıktığını gördüm. Hiçbir tepki vermedim. Ne tepki verebilirdim ki?
İkimiz de dipsiz bir kuyuda yok olacaktık. Bugüne kadar savrula savrula düşmüştük. Onun benden daha aşağıda olduğunu hissedebiliyordum. Ama benim de esfele kavuşmam kaçınılmazdı.
Ondan zar zor ayırdığım gözlerim, benimkinin aynısına sahip gözlerle buluştu. Babamla.
Acaba annem de onun gözlerinin bir girdap olduğunu ve ikisinden doğan o minik parçanın da bu özelliği alacağını düşünmüş müydü? Bir insan hem annesine hem de babasına aynı anda nasıl bu kadar benzeyebilirdi?
Uzaktan bakan annemi, gözlerimin derinliklerine bakan babamı görürdü. Babama benziyordum. Hırslarım, hedeflerim, cesaretim, azmim, asiliğim, ideallerim uğruna yaptığım fedakarlık...
İçimden bir ses; onun da tıpkı benim gibi bir fedakarlık yaptığını söylüyordu. Annemi harcadığını hissediyordum. Yoksa gerçekten aşık hiçbir adam onun yaptıklarını yapmazdı. O, bir şey uğruna annemi harcamıştı. Oğuz Karaslan'ın bencil bir adam olduğunu düşünürsek, bu kendisiyle ilgiliydi.
Ben de bir şey uğruna Araf'ı harcamıştım.
Ama o şey ben değildim.
Annemdi.
***
* Yeni bölüm yakında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURUN NEFESİ : ESFEL & MEVT (II & III)
General FictionDEVAM KİTABIDIR!! İlk kitaba profilden ulaşabilirsiniz. ** Nefes'in yaptığı beklenmedik seçim karşısında herkes şoktadır. Özellikle de Araf Pakgör. Nefes'in bu hamlesi, hayat çizgilerini silmiş ve yeniden çizmişti. Herkesin hayatı değişmişti. Zıt ku...