3.BÖLÜM

663 47 10
                                    

Sabah en erken Clint kalkmıştı. Bu onun için birazcık rahatsız edici bir durumdu ama olmuştu işte.

Bu sefer üzerinde mavi bir kot pantolon, mor bir t-shirt giymişti.

"Daha saat sabahın beşi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Daha saat sabahın beşi. Öfff. Daha çok erken ya!" diye sinirle tısladı Clint. 

O sırada salonda kalan bir tane telefonun çaldığını duydu. Kimin olabileceğine bakmak için salona gitti.

Yere düşmüş mısırlar, mısırları koydukları kaseler, ıslanmış peçeteler, yere dökülmüş içecekler, dağılmış yastıklar ve battaniyeler arasında bir telefon çalmaya devam ediyordu. Clint battaniyeleri kaldırarak telefonun kimin olduğuna baktı.

Kırmızı kılıfı olan Tony'nin telefonuydu. Clint kılıfı kendisi seçmişti.

Telefonu eline aldı sarışın adam. Bilinmeyen bir numara arıyordu.

Clint telefon kapanmasın diye açmak zorunda kaldı. ( Düşünceli Clint.)

"Alo."
"Tony..." dedi hafif tanıdık gelen ses.
"Acaba siz kimsiniz?" diye sormadan edemedi Clint.
"Clint... Sen misin?" dedi karşıdaki ses.
"Sen..." diyebildi sadece Clint.
"Clint benim. Steve..."
"Sen ne cüretle ararsın Tony'yi?!"
"Ben..."
"Söyle çabuk! Ya da dur. Neredesin? Çabuk söyle."
"Yanıma mı geliceksin?"
"Evet. Anlatman gereken çok şey var Rogers!"
"Biliyorum Clint. Numaran aynı mı?"
"Evet. Çabuk konumunu at."
"Atıyorum. Kapat." Clint duyduğu cümle ile telefonu kapattı.

"Ne yaptım ben?!" diye hafifçe bağırdı Clint. Daha sonra da cebinden telefonunu çıkarttı. Çoktan mesaj gelmişti.

>>>>>>>>>>

Clint yola çıkalı daha 10 dakika olmuştu ama gitmek istemediğinin çoktan farkına varmıştı. Çok kötü bir yola girdiğinin farkındaydı.

Steve'in gönderdiği mesajdaki konumun yoluna dikkat ederek gitmemişti. Daha kısa sürede gitmek için kestirmelere sapmıştı. İçinden kaybolup hiç gidememek geçiyordu ama ayakları oraya doğru gidiyordu. Kendisine hakim olamıyordu sarışın adam. Oysaki Tony'yi üzmüş bir adamlada görüşmek hiç mi hiç istemiyordu.

Sonunda o mühim yere gelmişti. Sabah saat altı olduğu için tenha olması doğaldı belki ama hiç tekin bir yer gibi gözükmüyordu. Kırmızı bir şeyle duvarlara birşeyler çizilmişti ama ne olduğunu anlamak zordu.

Birden bire Steve çıktı ortaya. Korkunç görünüyordu. Kırmızı siyah renkte bir kostüm vardı üstünde. Kostümde ise Hydra deseni vardı. Ayrıca kalkanında gride vardı ve bu görüntü korkunçtu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"S-Steve

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"S-Steve..?!"diyebildi sadece Clint geriye çekilirken.

Clint geriye doğru ilerken Steve ise hiç hareket bile etmiyordu.

" Steve... Sen? "diyebildi en sonunda Clint.
" Clint... Yardıma ihtiyacım var. "dedi Steve acı bir şekilde nefes alırken.
" Sen..? Hydra..? "diye sayıklayabildi Clint sadece.
" Clint inan bana bu bir tuzak değil. Doğruyu söylüyorum. Ben sadece yardım istiyorum. Eğer şuraya, yanıma gelip sakince oturabilirsen herşeyi anlatıcam."
"Lütfen doğruyu söylüyor ol. Yoksa şu elimde gördüğün ok ile gözünü oyarım. Haberin olsun."
"Anlaştık Clint. Gözümü oyarsın." dedi Steve teselli etmek ister gibi.

Clint bu duyduğuyla mavi irislere baktı. Kendininkinden bile açık renk olan mavi irislere... Gerçekten de doğru söyler gibi bir hali vardı. Ama tuzak olursa, işte o zaman hiç acımadan gözünü gerçekten oyucaktı.

Clint sarışın adamın yanına doğru yavaş adımlarla ilerledi. Sanki hiç bitmeyecek bir yol çizmidi kendine bu harabenin içinde.

"Eğer şuanda anlatmaya başlamazsan hayatının sonu olur." dedi Clint adamın yanına geldiğinde.

"Otur ve rahatla Clint. Herşeyi anlatıcam." dedi Steve mavi gözlere bakarak. Clint'in bayağı korktuğu belliydi. Gözleri bile bunu belli ediyordu. Clint en sonunda oturduğunda Steve anlatmaya başladı.

"Ben tam 13 yıl önce bir işe bulaşmıştım ve bu işin ucunun Hydra'ya bağlı olduğunu bilmiyordum. Aslında bu işi bana Fury vermişti ve Bucky için yapabileceğimi söylemişti. Ama işin sonunda Hydra beni yakaladı. Ne yaptılar bana bilmiyorum ama kötülükten başka birşey yapmak istemiyordum.
" Durum böyle olunca da size Tony'ye ve Peter'a bir şey yapmaktan korktum ve zorla Hydra'nın elinden kaçıp Tony'le o lanet olasıca konuşmayı yapmak zorunda kaldım. Eğer yapmasaydım, size birşey yapma ihtimalim daha çok olurdu. Ama neyse ki görev olarak hiç biriniz ile ilgili birşey vermediler.
"Tony'nin nasıl yıkıldığını hayal edebiliyorum ama yapabileceğim başka birşey yoktu. İnan bana Clint..."
dedi Steve acı bir şekilde.

"Elbette sana inanıcam Steve. Ama... Ama bize söyleyebilirdin. Bucky'yi nasıl kurtardıysak seni de kurtarırdık."

"Ama, o sırada birinize birşey olma ihtimali vardı Clint. Ben bunu göze alamazdım..."

"Evet, sen kesinlikle hepimize karşı fazla korumacısın Steve ama inan bana hepimiz kendimizi koruyabilecek güçteyiz."

"Biliyorum ama... Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Doğru düzgün düşünemiyordum. Zaten bu benim için çok zor bir karadı. İnan bana Clint."

"Ahh Steve... Elbette inanıyorum. Ama Tony... Peter, Bucky... Herkes... Kimler inanır başka bilmiyorum. Yani bu çok zor bir karar. Tekrardan Hydra beynini ele geçirirse ve Tony'yi tekrardan yıkarsan... Zaten daha yeni toparlanmaya başladı."

"Anlıyorum..." dedi Steve. Sesinden kırıldığı çok belliydi.

"Steve, bak. Sana her türlü yardımda bulunurum ama sen bana, bize kendini ispat etmek zorundasın. Hala Tony'yi sevdiğini göstermek zorundasın. Hala Bucky ile arkadaş olduğunu kanıtlamak zorundasın. Hala bize değer verdiğini kanıtlamak zorundasın."

"Biliyorum Clint. Dediklerinin hepsini yapıcam. Hydra'yı da beynimde alt edicem."

"Yapabileceğine eminmisin?"

"Evet Clint. Elbette eminim."

"Sana sonuna kadar güveniyorum Steve."

Lütfen Gitme... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin