Herkese merhabaa💃
Gönül isterdi ki haftada iki bölüm atayım. Ama maalesef sınav öğrencisi olduğum ve zamanımın çoğu ders çalışmaya gideceği için öyle bir şey mümkün değil.
O yüzden, her salı saat 20:00'da yeni bölüm gelecek.Koç - Bölüm On Beş: Aileye hoş geldin yenge!
İnsanların hayatı, insanlar daha ne olduğunu anlamadan değişirdi. Belki bir sabah gözümüzü açtığımızda bambaşka bir hayata uyanırdık, belki de birkaç saat içinde hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark ederdik.
Ben Vera Livaneli, İstanbul'un hayatımı bir yerden sonra değiştireceğini biliyordum. İstanbul benim aşık olduğum şehirdi. Aşkı bulacağıma inandığım şehir.
Uçaktan indiğim ilk andan itibaren fark edemediğim bir değişimin içine girmiştim. Aslında bunu en başta fark edememiştim. Şimdi ise o değişimi düşünmeden edemiyordum. Özgür Çalhan, benim hayatımdaki değişimin kendisiydi. Bu yanlıştı belki, hatta sonrasında canım çok yanacaktı. Ama umrumda olduğu söylenemezdi.
Gözlerimi çekemediğim Özgür, sakin bir şekilde araba sürerken gözlerinin içindeki neşe parıltılarını görebiliyordum. Yüzünde oluşan samimi tebessümler, onun da benim kadar mutlu olduğunun bir işaretiydi bence. Tanıştığımızdan beri ikinci kez, ilki Yılmaz amcanın yanındaydı, bu kadar iyi anlaşıyorduk sanırım.
"Geldik." dedi bana dönüp gülümseyerek. Başka zaman olsa ona bakarken yakalandığım için utanırdım. Ama şimdi utanmamış, kocaman gülümsemiştim ona. Gelmiştik. Oğuzhan Özyakup'un yanına gelmiştik. Gülüşüm solarken gözlerim kocaman oldu. "Ya yine sakarlığım tutarsa Özgür?" dedim dehşet içindeki ruh halime bürünerek. "Ben gelmeyeyim, sen git." diyerek devam ettim. İçlerinden birine yeniden zarar verip hafızalardan silinmez olmaya kesinlikle niyetim yoktu. Özgür'ün kahkaha sesi kulağıma dolduğunda içime bir huzur doldu. "Saçmalama Vera. Hem onlar alışıklar yumruk yemeye merak etme." dedi gülüşünü durdurup. "Hadi." diyerek arabanın kapısını açtı ve indi. Olduğum yerde oturmaya devam ettim. Kafasını eğip bana baktı. "Vera, olmayacak bir şey." dedi ikna etmek ister gibi. Ses tonu sakinleştirici olsa da aldırmadım ve onu duymamış gibi yaptım.
Özyakup'a ikinci kere yumruk atsam ben kendimi affetmezdim.
Özgür kendi kapasını kapattı. Ne yani beni cidden bırakmış mıydı? İnsan ikna etmeye çalışırdı. Ayıp günah be! Kapım açılınca irkildim. Gitmemişti. Bana doğru eğilince gözlerim şokla açıldı. Kokusu burnuma dolarken yutkundum. Ne oluyorduk? Kemerim açıldığında doğrulurken gözleri kısa bir an gözlerime değdi. "Hadi, seni çok sevecekler." diyerek elimi tuttu ve beni dışarı çıktı. İkinci kez oluyordu bu bugün.
Sakin Vera, kalp krizi geçirmenin sırası değil.
O kapıyı kapattı ve birlikte kafenin girişine doğru ilerlemeye başladık. Gözlerimi kısarak ona baktım. "Birine bir şey yaparsam attığım basketbol topu bu sefer kafana gelir." dedim tutuşan ellerimizi umursamamaya çalışarak. Güldü. "Anlaştık." dedi neşeli sesiyle. Kapıdan içeri girdiğimizde kulağıma Sezen Aksu'nun sesi doldu. Bakışlarım sesin kaynağını ararken, "Ordalar." dedi Özgür. Bakışlarım önce onu, sonra da baktığı yeri buldu.
Masanın başında Necip Uysal, yan tarafında Oğuzhan Özyakyup, karşısında Kartal Pihhan vardı. Masanın diğer başında ise Cenk Tosun yayılmıştı. Cenk'in yanında Dorukhan Toköz vardı. "Özgür beni fark etmediler daha, kaçsam ben?" dedim endişeli bir fısıldama ile. Özgür daha sıkı tuttu elimi. O an Kartal Pinhan'ın bakışları bizi buldu. Yüzünde samimi bir gülüş olurken, diğerlerinin de bakışları bize dönmüştü. "Fark edildin." dedi ve bana dönüp gülümsedi. Bakışlarım onu bulduğunda çoktan gülümsemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOÇ
General Fiction'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine tıkladım ve attığım tweetin açılmasını bekledim. Haftalar önce 'Yılmaz Çalhan bay amcacığım siz ve o...