Koç - Bölüm On Sekiz : "Günüm aydınlandı."
"Saat üç yönündeler." dedi Ayaz ciddiyetle. "Gerizekalı orası dokuz yönü." diyerek göz devirdim. Ayaz omuz silkti ve gözlerini biraz daha kıstı. Biraz daha kıssa görmeyecekti. "Bunları öğretmem lazım sana Ayaz'ım, böyle olmayacak." dedi Armağan, bakışlarını izlediğimiz yönden ayırmadan. Ayaz'ım... Ayaz ile göz göze geldik ve sinsice gülümsedik.
Öğle arasını yine olabilecek en saçma bir şekilde değerlendiriyorduk. Gözlerimi yeniden Oğuz ve flörtüne diktim. Rize'ye gittiğim zamandan beri Oğuz'da bir farklılık sezmiştik. Telefondan başını kaldırmıyor, antrenman aralarında direkt telefonuna koşuyordu. Ama bize bir şey demiyordu. Bugün ise işi olduğunu söyleyerek yanımıza hiç gelmemiş ve bu kız ile takılmıştı. Bizde kızı merak etmiş ve canımız ajancılık oynamak istediği için onları mercek altına almıştık.
Oğuz, sürekli gülümsüyordu. Flört ettikleri elli beş bin metre öteden belli oluyordu resmen.
Flört etmek buysa, biz Özgür ile flört falan etmemiştik.
Özgür demişken, Kartal ve Oğuzhan'ın geldiği günün üzerinden günler geçmişti. Bugün günlerden cumaydı. Pazar günü maçı vardı ve ben ilk kez maç için çok heyecanlıydım. Hem de konuşmuyor olmamıza rağmen.
Adam günlerdir beni gülüşünden mahrum bırakıyordu. Çok alakasız bir durumun içindeydik. Takım dışında bir şey konuşmuyor, o konuşmada bile cümlelerini kısa tutuyor ve oldukça uzak duruyordu. Tüm bunlar yokmuş gibi Elif her antrenmana katılıyordu. Üstelik Özgür ile oldukça samimilerdi.
Umursamamaya çalışıyordum ama pek mümkün olmuyordu.
Pazartesi ise, annemin izin günüydü ve Kartal'lar bize gelecekti. Babam çalıştığı için çok mutsuzdu. Ama yapabileceğimiz bir şey yoktu. Annem pazartesiden beri bunun heyecanı içerisindeydi.
"Buraya bakıyor." dedi Armağan telaşla. İrkilerek bizi kapatan ağacın arkasına saklandık. Giriş kapısının hemen yanındaki ağacın arkasındaydık. Oğuz'lar ise metrelerce ilerimizdeydi. Oğuz'un bizi fark ettiğinin ve kızından yanından ayrılınca bizi doğrayacağına emindim. Ama suç onundu, değil mi?
Kafamı biraz uzattım ve onlara baktım. "Temiz." diye mırıldandım Oğuz'un önüne döndüğünü görünce. Armağan ve Ayaz'da benim gibi kafasını uzattı. "Keşke üzerine dinleme cihazı koysaydık." diyerek isyan ettim. Duymuyorduk ki. "Ben size yakına geçelim dedim." dedi Armağan. "Bu salak dudak okumayı biliyorum, orada yakalanırız dedi." diyerek bana kötü bakışlar attı Ayaz. "Miyop olduğumu unutmuşum." diyerek masumca gülümsedim. "Yarın buluşalım." dedi Armağan konuyu birden değiştirerek. "Bana uyar." dedik Ayaz ile aynı anda. "Beyoğlu'nda, Yeşilçam'da buluşalım." dedi Armağan. "Vera, harika bir yer." diyerek devam etti.
"Ben seni alırım." dedi Ayaz Armağan'a. Sinsice gülümsedim. "Oğuz ile konuşup ayarlarız." dedim. Kafa salladıklarında, Oğuz'a döndüm. "Lan!" dedim telaşla. "Yoklar!"
İkisi telaşla Oğuz'ların oturduğu yere döndü. Gitmişlerdi. "Siz ne yapıyorsunuz?" dedi o anda bir ses. İrkilerek arkamıza baktı. Özgür karşımızdaydı. Gözlerini kısmış bize bakıyordu. Sorgulayıcı bakışlarını tek tek üçümüzde gezdirdi. "Koç?" dedi Ayaz gerginlikle. "Sen ne zamandan beri oradasın?"
"Oğuz'u izlediğinizi anlayacak kadar." diyerek gülümsedi. "Hayırdır?" diyerek göz kırptığında yutkunarak bakışlarımı başka yöne çevirdim. "Hiç." dedi Armağan, neresinden çıktığını anlamadığım sesiyle. Bakışlarımı bahçede gezdirdim. Hava gittikçe soğuduğu için pek öğrenci yoktu. Kasım ayında olduğumuz çok net anlaşılıyordu. Havaların gittikçe soğuması beni mutlu ediyordu. Kışı seviyordum. Yaz'a göre daha sıcaktı bence, daha samimiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOÇ
General Fiction'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine tıkladım ve attığım tweetin açılmasını bekledim. Haftalar önce 'Yılmaz Çalhan bay amcacığım siz ve o...