Herkese merhaba!
Burada olmak gerçekten çok güzelmiş ve ben çok özlemişim... Ağlayacağım sanırım. Evet! Drama kraliçeliğine geçiyorum. Tam da geçen sene bugün size kocaman harflerle 'biz bugün bir yaşında girdik!' demiştim. Size ufak bir farkla dejavu yaşatacağım. Çünkü BİZ BUGÜN İKİ YAŞINA GİRDİK!
Aslında aklımda özel bölüm yazmak gibi bir düşünce yoktu. Ama bir gece başımı yastığa koyduğum an, bir şeyler bana bölüm yazmam gerektiğini söyledi. Çok yazdım, çok sildim. Kafamda sürekli acaba beğenir misiniz diye soru işaretleri oldu. Sonunda ise buradayım.
En başından beri yanımda durduğunuz ve bizi yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkür ederim. İyi ki varsınız ve iyi ki bu satırlarda buluşmuşuz. Hepiniz benim için çok önemlisiniz, ciddi anlamda. Sizleri çok ama çok seviyorum. Doğum günümüz kutlu olsun.
Umarım bölümü okurken keyif alırsınız. İyi okumalar.
Koç - Özel Bölüm
-Mayıs 2024-
Uzun ve kırmızıya boyadığım tırnaklarım masanın üzerinde kendi kendine ritim tutarken gözlerim telefonumun üzerindeydi. Kalbim her zamanki gibi normalden daha hızlı bir ritim ile atıyordu. Midemde ise senelerdir olduğu gibi tatlı bir kasılma vardı. Kim aşk zamanla azalır demişti bilmiyorum ama fena yanılmıştı.
Çünkü bizdeki bu aşk azalmak yerine gün geçtikçe dahada artıyordu.
Bundan şikayetçi değildim. Bundan şikayetçi değildik.
Telefonumun zil sesi odayı doldurduğu an ekran açıldı ve Koç yazısı belirdi. Telefona cevap vermeden ayaklandım. Çantamı omzuma asıp masanın üzerindeki dosyalarla birlikte telefonumu alıp odadan çıktım. "Vera Hanım?" dedi o anda tanıdık bir ses. Oraya doğru döndüğümde patronum ile karşılaştım. Gerçi kendisi mesai saatlerinde dışında patronum olmadığını söylüyordu. "Çalışmaktan bu kadar mı nefret ediyorsunuz? Kaçıyorsunuz hemen." diyerek devam etti alaylı sesiyle. Hızlıca kafamı iki yana salladım. Çalışmaktan ne kadar zevk aldığımı biliyordu. "Seninki mi geldi?"
"Benimki geldi. Aşağıda." dedim aceleci çıkan sesimle. Kendimi hemen Özgür'ün kollarına atacağım anı bekliyordum. Çünkü tam o anda dünyaya yeniden gelmişçesine yenileniyordum. "Hadi koş, bekletme." dediğinde gülümseyerek kafa salladım. "Çalhan'a maçta başarılar dilediğimi söyle."
"Söylerim." dedim harfleri uzatarak. Koşar adım asansöre yürüdüm ve düğmesine basıp gelmesini bekledim. İçim her zamanki gibi kıpır kıpır olmuştu. Özgür'ü çok özlemiştim. Onu göreceğim için çok mutluydum. Oysa daha sabah çıkmıştım kolları arasından.
Sonunda asansör geldiğinde beklemeden bindim ve zemin katın düğmesine bastım. Kapılar kapanırken gözlerim aynaya döndü. Yeşillerim yorgun baksa da, ona sarıldığım an bütün yorgunluğumun gideceğini biliyordum. Bu hep böyleydi çünkü. Sabah özenle yaptığım bakır saçlarım ise dağılmıştı. Ellerim ile onları elimden geldiği kadar düzelttim ve çantamdan kırmızı rujumu alıp hafifçe yeniden dudaklarıma sürdüm. Rujla işim bittikten sonra onu çantama attım ve beyaz büstiyerimi hızlıca düzelttim. Aynı işlemi kırmızı eteğime de uyguladım. Neyse ki yoğun bir iş günü olmadığı için fazla dağılmamıştım.
Asansör durduğunda hızlıca kendimi dışarı attım ve aynı adımlarla binadan çıktım. Gözlerim direkt Özgür'ün mavileri ile çakışırken kalp ritmimin biraz daha hızlandığını hissettim. İkimizin de yüzünde geniş bir gülümseme yer edinirken aynı anda birbirimize doğru yürümeye başladık. Adımlarım adımlarına yaklaştığında daha fazla dayanamadım ve koşarcasına kollarına atılıp boynuna sarıldım. Kolları bedenimi sıkıca sararken derin bir nefes çektim içime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOÇ
General Fiction'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine tıkladım ve attığım tweetin açılmasını bekledim. Haftalar önce 'Yılmaz Çalhan bay amcacığım siz ve o...