Koç - Bölüm Beş : Fan Meselesi
Yeni şeyler beni hep heyecanlandırırdı.
Yeni yerler görmeyi, yeni insanlarla tanışmayı kendimi bildim bileli çok severdim. Hep içimde çocukça bir heyecan olur, içim içime sığmazdı. Öyle bir heyecanla uyanmıştım sabah. Alarmımdan önce kalktığım için kendime ayıracak oldukça çok zamanım kalmıştı.
Bu heyecanın yanı sıra kalkar kalkmaz yaptığım ilk şey dünün gerçek olup olmadığını anlamak için Özgür ve Yılmaz amcanın hesabına bakmak olmuştu. Benimle olan foroğraflarını görünce de derin bir nefes almış ve arkadaşlarımın meraklı sorularını cevaplamıştım. Twitter'a girdiğimde ise şaşırmıştım. Bir sürü mesaj ve bir sürü takipçi vardı. Mesajları tek tek silmiş, tanımadığım insanları da takipten çıkardıktan sonra tüm hesaplarımı gizliye almıştım.
Yeni insanlar severdim evet, ama sosyal medyadan tanışmayınca. Oralar benim özel alanım sayılırdı. Rahat paylaşım yapmak benim için çok önemliydi.
Telefonumla işim bitince odamı toplamış ve camları açıp boğazın havasının odama dolmasına izin verdim. Gece banyo yaptığım için, ablamla seçtiğim kıyafetleri üzerime geçirip makyaj masama oturdum. Yüzümü biraz renklendirdikten sonra parlatıcımı sürdüm ve örgülü olan saçlarımı açıp omuzlarımdan dökülmesine izin verdim. Onları düzeltirken annem girdi odama.
"Günaydın güzel kızım, erkencisin." dediğinde gülümsedim. "Günaydın en sevdiğim annem." diyerek sandalyeden kalktım ve yaklaşıp yanaklarını kocaman öptüm. Oda beni öptü. "Gel kahvaltı hazır." dediğinde kafa salladım. Annem odadan çıkınca kendimi süzdüm. Üzerimde siyah dar bir kot, siyah crop ve oduncu gömleği giymiştim. Masanın üzerindeki dinlendirici gözlüğümü taktım ve içinde tek kitap olan sırt çantam ile telefonumu alarak odamdan çıktım.
Ailecek bir kahvaltının ardından babam beni okula bırakmıştı. Annem izinli olduğu için evdeydi. Okuldan içeri girdiğimde herkes toplanmış, müdür kürsüde konuşuyordu. "...Sonuç olarak kabul etti ve basketbol takımımız ile çalışmalara başlayacak." diyerek müdür sözlerini bitirdiğinde okuldan sevinçli sesler yükseldi. Merakla kalabalığa yaklaştım. Sözlerinin ardından müdür sessizlik dileyerek kürsüden çekilmiş ve yerini bir başka adama bırakmıştı.
İstiklal marşını okuduktan sonra birkaç kişinin meraklı bakışları eşliğinde binaya girdim. Sonrası ise hızlı gelişmişti. Müdür ile birkaç önemli şeyi konuştuktan sonra sınıfıma kadar bana eşlik etmişti. Şimdi ise Armağan isimli birinin yanında oturuyordum.
"Ben seni bir yerden tanıyorum sanki." dedi sessizce fısıldayarak. İrkilerek ona döndüm. Meraklı bakışları ile bana bakıyordu. Birden telefonunu çıkardı ve gizlice bir şeyler yapmaya başladı. Başı aniden kalktı ve daha sonra yeniden telefonuna baktı. Bunu birkaç kez yaptıktan sonra gözleri kocaman oldu. "Sen Özgür Çalhhan'ın storisindeki kızsın!" diyerek fısıltılı bir şekilde bağırdı. Gülümsedim masumca. "Sevgili misiniz?" diye sorduğunda başımı hızlıca iki yana salladım.
"Allah korusun." dediğimde kaşları çatıldı. "Neden?" dedi merakla. Hoca bizi susturunca, önümüze döndük. Zil çaldığında merakla bana döndü ve birkaç kız yanımıza geldi. Hepsi Özgür ile sevgili olup olmadığımı sorarken, olmadığımı söyledim. Allah aşkına o kadar abartılacak ne vardı? Şahsen ben öyle bir olay yaşasam o kızı bu kadar darlamazdım. "Ne oluyor lan orada?" dedi bir ses. Ardından kızları yararak önümde dikildi. "A yeni kız. Naber?" diyerek gülümsediğinde 'imdat' temalı bakışlarımı attım. "Kızlar Ela'da yeni dedikodu varmış ." dedi birden. Kızlar sınıftan çıkınca derin bir nefes alıp ayağa kalktım. "Teşekkür ederim." dedim minnettar bir şekilde. "Ne demek. Ben Oğuz." diyerek elini uzattı. Uzattığı eli sıktım. "Bende Vera." dedim gülümseyerek.
"Şey... Kusura bakma bende bir anda şey ettim." dedi arkadan Armağan. "Sorun değil."dediğimde gülümsedi. O anda sınıfa bir çocuk geldi ve toplantı salonunda toplanıldığını söyledi. Üçümüz oraya giderken, Oğuz ve Armağan ile daha detaylı konuşmuştuk. Sahneye yakın olan koltuklara oturduk. "Ne oluyor?" dedim merakla. "Bilmiyor musun?" dedi Armağan. "Neyi?" diyerek sordum. Nereden bilebilirdim ki ayrıca? Daha bugün gelmiştim yahu.
"O zaman birazdan öğrenirsin." diyerek sinsice sırttı ve Oğuz ile bakıştı. Gözlerim kısılsa da bir şey demedim. O anda müdür arkadan sahneye çıktı ve herkesten sessiz olmasını istedi. "Sabah size bahsetmiştim ve sorularınızı hazırlamanızı istemiştim." dedi müdür. Daha da meraklanırken, içimden bir ses iyi bir üniversite kazanmış okulun eski mezunlarından birinin geldiğini söylüyordu. "Yılmaz Çalhan ve Özgür Çalhan." dedi müdür uzun konuşmasını sonlandırarak. Gözlerim kocaman açılırken, sahne arkasından onlar çıktı. "Yok artık." diyerek şaşkınca mırıldandım. Yanımdan erkeksi bir kıkırdama yükseldi o anda. "Vera... Yüzünü görmelisin." diyerek gülüşleri arasında konuştu Oğuz. Ona baktım gözlerimi kısarak, ardından Armağan'a döndüm. Diğer kızlar gibi sahneye kilitlenmişti.
Bakışlarım yeniden sahneyi buldu. Özgür ile göz göze geldik o anda. Gülerek başındaki şapkayı ters çevirdi.
Benim şapkamı!
Gözlerim daha çok kısıldı. Yılmaz amca konuşmaya başlayınca irkilerek ona döndüm. Herkesi selamlamıştı. İlerleyen dakikalarda Yılmaz amca okuldaki birkaç anısından bahsetmiş ve nasıl basketbolcu olduğundan bahsetmeye başlamıştı. Onu dinlerken, gözüm Özgür'e kayıyordu ama o bana asla bakmıyordu.
Konferansın sonlarına doğru Yılmaz amca ve müdür çıkmıştı. Özgür soruları cevaplayacaktı, ne alaka anlamamıştım.
"Futbolcusunuz bunu hepimiz biliyoruz. Burada basketbol koçluğu yaparak bize ne kadar yardımcı olacaksınız?" dedi birden Oğuz. Gözlerim kocaman açıldı. Basketbol koçluğu mu?
Hasiktir.
"Sen kimsin?" dedi Özgür sahne ucuna oturup ayaklarını sarkıtarak. "Takım kaptanı." dedi Oğuz hızlıca. Özgür kafa salladı yavaşça. İç çektim. Şunu yapmasa olmaz mıydı? Baya karizmatik oluyordu çünkü. "Babamın kim olduğunu biliyorsun Oğuz. Futbolda başarlı olduğum kadar basketbolda da öyleyim." dediğinde kendi kendime kafa salladım. Öyleydi vallahi. Yalan söylemiyordu. "Bakalım." dedi Oğuz geri otururken. "Neden bunlar?" dedim ona eğilerek. Okullar arası maçlar için bu fazla değil miydi yani? Bence öyleydi.
"İller arası turnuva." dedi Oğuz. Dudak büzerek kafa salladım. O zaman kesinlikle fazla değildi. Özgür konuşması için arkadan bir kıza söz hakkı verdi. "Dün fotoğraf attığınız o kız sevgiliniz miydi?" dediğinde oturduğum yerde dikleştim. Özgür alayla güldü ve gözleri ufak bir an bana değdi. "Sadece bir fan, ayrıca hiç tipim değil." dediğinde gözlerim kısıldı. Sanki o benim tipimdi. Yani öyleydi ama konumuz bu mu şimdi?
"Fan mı dedi lan o bana?" dedim sessizce fısıldayarak. "Evet." dedi Oğuz, Armağan ve tanımadığım bir kız aynı anda. Kaşlarım daha çok çatıldı. Yalancı pislik. Kızların rahatlamış nefesleri kulağıma dolarken gergince bir nefes aldım. Kafasındaki benim şapkamken fan olmuştum iyi mi?
Başkaları soru sorarken onları dinlemedim. Gözlerimi yere sabitlemiş, Özgür'ü öldürme planları yaparken gözlerimin önünde bir el sallandı. "Kızım çocuğu öldürme planı mı yapıyorsun? Asla izin vermem." dedi Armağan. Omuz silktim ve derin bir nefes verdim. Konferans bittiğinde hızlıca oradan çıktım ve sınıfa girdim. "Fanmış. Sensin fan. Angut beyinli." diyerek sinirle söylendim.
Onu tanımadığım için bilerek mi yapıyordu? O konuyu çoktan halletmiş olmalıydık bence.
Hayır yani babanın idolüm olduğunu söyledim. Senin değil, babanın! Manyak mıydı neydi.
Telefonum cebimde titreyince kendi kendime içimden söylenmeyi bıraktım ve telefonumu cebimden çıkardım. Özgür'den mesaj geldiğini görünce kaşlarım daha çok çatıldı.
Calhan : Bozuldun mu?
Calhan : Bana aşık olduğunu bu kadar belli etme bence.
Bu bölümü BB Erzurumspor maçını kazanan Beşiktaş Jimnastik Kulübü'ne, en çokta talihsiz ve kötü bir sakatlık yaşayan Cenk Tosun'a armağan ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOÇ
General Fiction'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine tıkladım ve attığım tweetin açılmasını bekledim. Haftalar önce 'Yılmaz Çalhan bay amcacığım siz ve o...